Blogger etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Blogger etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Mayıs 2013

İnternetin ABC’si: IP, Domain, ISS, Proxy



IP - Internet Protokol Adresi


İnternet mimarisi, IP yani internet protokol adresi temeline dayanır. İnternet ağını oluşturan her birimin, sadece kendine ait bir IP (Internet Protokol) adresine sahip olması gerekir. İnternet ortamındaki birimin yani makine-sunucu veya istemcinin IP adresi, noktalarla ayrılan dört rakam öbeğinden oluşur. Örneğin “78.179.88.60” sizin İSS (İnternet Servis Sağlayıcı) üzerinden modem ile aldığınız IP adresinizdir.

İnternet uzamında bir bilgisayarla bağlantı kurabilmek için, karşıdaki bilgisayarın IP adresinin sizin İSS’nız tarafınızda tanınmış olması gerekir. Örneğin bilgisayarınızın IP adresi “78.179.88.60” ise; internetteki diğer birimler, sizi bu IP numarası üzerinden tanır ve karşılığında kendi IP adresini iletişim için size bildirir.

Domain - Alan Adı


İnternette bulunan her birimin, bir protokol kimlik bilgisi yani IP’si olmadan dijital iletişim gerçekleşemez. IP adres bilgisi, terminal protokol seviyesinin IPv4 ve IPv6 olmasına göre 32 bit ya da 128 bit uzunluğunda olacaktır.

Domain yani Alan Adı, 32 veya 128 bit uzunluğundaki sayısal değerler yerine, kullanımı kolay “isimlendirme yöntemi" dir. Örneğin www.google.com alan adı ile IP bilgisi http://173.194.40.63/ olan web sunucusuna bağlanılır. Aslında, arama çubuğunuza 173. ile başlayan bu IP bilgisini girdiğiniz zamanda web kaynağına erişebilirsiniz. Domain (alan adı sistemi) sadece, IP adreslerinin harf biçiminde kodlanmasıdır.

İnternet uzamında yer almak için başvuru yaptığınızda host ve server hizmetleri sonrasında size yada kurumunuza bir internet protokol numarası verilecektir. Bu IP adres, her makine için farklıdır, iletişim kolaylığı ve akılda kalıcılık için bu adresler kelime bazlı işaretlenir ve alan adı olarak belirtilir.

Blogger ve Statik IP


Blogger gibi web blog ortamları, kullanıcıya web server serbestliği vermeyen subdomain (ana domain alanı altında domain almış IP) alanlardır. Blogger kullanıcıları için IP mülkiyeti, blogpsot.com uzantısı altında yoktur. Blogger hesap sahibi, Google şirketinin belirlediği IP listesi içinde statik IP alır ve iletişim kurar.

ISS - İnternet Servis Sağlayıcı


ISS, İnternet Servis Sağlayıcısı firma ya da kurumların kısaltılmış ifadesidir. ISS’ler genellikle ücret karşılığı internet erişimi sağlayan şirketlerdir. (TTNET, Turkcell Superonline, Smile ADSL, Uydunet) İngilizcesi, Internet Service Provider (ISP) dir. Seçilecek ISS hizmeti alma yöntemleri: ADLS, Kablosuz bağlantı (GPRS, 3G, Wi-Fi) ve son teknoloji olarak Fiber Optik bağlantı olabilir.

IP adresinizi öğrenmek için http://www.ipsorgu.com/


Dinamik IP


İSS sisteminde kullanıcılar, her internet bağlantısında modem üzerinden bir IP kimliği alarak web ortamına erişir. Modem, İSS’in atadığı IP üzerinden diğer web nesnelerinin IP’lerine ulaşır. İSS servisleri, çok sayıda kullanıcıya hizmet vermek için çok sayıda IP adresine sahiptir ve böylece Dinamik IP hizmeti sunar.

Kullanıcı modemi her açıp kapadığında İSS, o anda en uygun IP adresini kullanıcıya sunacaktır. Dinamik IP denilen bu yöntem nedeniyle, internete her bağlandığınızda IP adresinizin son iki rakamı değişir.

Proxy


IP gizleme metodu olarak kullanılan Proxy sistemleri,  bir köprü (Gateway) hizmeti olsa dahi, internet ortamında asli anlamda gizlenen IP olamaz.

Ahmet Usta

22 Nisan 2013

Google Hakkında Bilinmesi Gereken Şeyler




Google: Başarı hikayesi


Google ismi, Googol kelimesinden geliyor. Googol, 10 üzeri yüz rakamını (10100) ifade eden matematiksel bir terimdir.

Google, 1996'da bir araştırma projesi olarak başladı ve Google.com domain adresi, 1997 yılında çevrimiçi faaliyete geçti.

Arama motoru, 1998 yılında Google Inc. ismiyle şirkete dönüştü ve o yıl 40 milyon sayfa dizine eklendi.

2000 yılına gelindiğinde Google’ın indekslediği sayfa sayısı 1 milyarı buldu.

Google 2003 yılında Blog sitesi Blogger'ı satın aldı ve Adsense hizmeti başladı, devamında blogger mesleği ve özgün içerik gelişmeye başladı.

Gmail, 2004 yılında hizmete girdi.

2005 yılında Google Earth servis edildi.

2005 yılında Google'ın Stanley adı verilen sürücüsüz arabası, ABD Savunma Dairesi’nden 2 milyar dolar ödül aldı.

2006 yılında ŞirketYoutube'u 1.65 milyar dolara satın aldı.

2007 yılında Google kendi açık kaynak kodlu mobil platformu Android’i ve web tarayıcısı Chrome'u tanıttı.

Google’ın gayri resmi sloganı ise, "Don't be evil"dır. 

2009 yılında yaklaşık 23 milyar dolar gelir elde eden şirket, bunun 7 milyar dolarının net kar olduğunu açıklamıştı.

2010 yılına gelindiğinde, arama motorunun dizine eklediği sayfa sayısı 1 trilyonu geçti.



2013 yılı itibariyle Google verileri


Google.com, arama motorları sektöründe dünya çapında birinci sırada bulunuyor.  Diğer arama motorlarının yanında uzak ara lider olan Google’un dünya genelinde kullanım oranı %85 civarında.

Google'ın dünya çapında bir milyondan fazla sunucuda çalıştığı ve bir milyardan fazla arama isteğini işlediği tahmin edilmektedir.

Arama motoru olarak, günde 1 milyardan fazla sayfa tarama işlemi gerçekleştiriyor. 

Google üzerinden aylık yaklaşık 90 milyar kullanıcı araması yapılıyor. Arama motoru üzerinden günlük ortalama 7.2 milyar sayfa gösterimi gerçekleşiyor.

Şirket gelirlerinin %95’ni Adwords yani çevrimiçi kurumsal reklam gelirlerinden oluşuyor.

Şirketin Youtube hizmeti, video içerik pazarının %40’na sahip bulunuyor.

Blogger’da dünya genelinde bir dakika içerisinde yaklaşık 250 bin kelime yazılıyor.

Google Analytics dünyanın en iyi 5.000 web sitesinin %60'ı tarafından kullanıyor.

Android tabanlı cihaz kullanan 120 milyon mobil kullanıcı var ve Google Play üzerinde Android için 200 binin civarı uygulama bulunuyor.

Android mobil işletim sistemi, 2011 yılından beri Nokia ve Apple'ın işletim sistemlerini geride bırakarak, %35 Pazar payı ile  liderliği elinde bulunduruyor.

Şiketin son büyük ürünü Google Glass, akıllı telefonla uyumlu dijital gözlük olarak tanıtıldı. Goolge Glass'ın, hem video-fotograf çekebilen hem de akıllı telefon uygulamalarına entegre ürünün olarak 2013 yılı sonuna kadar satışa çıkacağı açıklandı.

2006 yılında “Google” eylem tanımlı kelime olarak Oxford English Dictionary'ye girdi. Sözcüğün anlamı "Google arama motorunu kullanarak İnternet üzerinde bilgi aramak” biçiminde tanımlanmıştır. 

Aynı içerik ve gündelik kullanımı Türkçe’de de “Google’lamak” ve “Google’a sor” kelime ve filimsileri olarak bizlerde kullanmaktayız.

4 Nisan 2013

Blog Yazarlığı (Blogger) Hakkında Röportaj


Önsöz: http://bloglistesi.com/ isimli Türk blog (blogger) yazarlarından oluşan portalın nacizane şahsım ile yaptığı röportajdan alıntıdır.



Blog dünyasına nasıl girdin?

Aslında medya ve görsel sanatlar alanında isteğim istihdam ve yaşam standardını oluşturamamak beni başka alanlarda yöneltti. Blog yazarlığı da, bu sektör ve kulvar arayışının sonucunda gerçekleşti.

Blogunu hobi olarak mı görüyorsun yoksa iş mi?

Blog yazarlığı, hem hobi hem de iş olabilir; zaten bende az çok böyle bir kişilik yapısındayım. İki tane Google Blogger hesabım var. Biri kişisel-deneysel-entelektüel notlarımdan oluşan hobi alanım, diğeri ise sizlerle paylaştığım: Sosyal Medya Macerası isimli sektörel blogum. Blog mecrası, amaca göre kişi ve kurumlarca farklı değerlendirilebilir.

Blog tutarken bir rutinin var mı?

Tabi ki, bir blog tutma rutinim var. Kişisel bloğum için üzerimde zamanlama baskısı yok, 2 ay sonra bir şiir yazabilirim ya da bir seminer notunu 2 gün ara ile yayınlayabilirim, hatta siyasi bir probleme karşı öfkeli bir serzeniş yazısı yayınlayabilirim.

Fakat sosyal medya, sinema yazıları, seo ve dijital yaşam v.s. başlıkları içinde geliştirdiğim bloğum için sektörel araştırmalar ve okumalar yapıyorum. Haftada en az bir özgün içerik yayınlıyorum. Bu arada eksi yazılarımı gözden geçiriyor, yeni bilgiler ile revize ediyorum. Yeniden düzenleme ve güncelleme olmaz ise, blog mecra olarak önemini yitirir bence. Birde web tekniği olarak optimizasyon ve seo öğrenmek gerekiyor.
Yazarken ilhamının çoğunu nereden alıyorsun?

Sosyal medya, sinema, seo ve dijital yaşam üzerine yazarken; sosyal medya ağlarındaki gelişmeleri, yeni uygulamaları, sinema gösterimlerini, imdb’yi, blogları, forumları, Wikipedia’yayı, sözlükleri (özellikle Ekşi sözlük) ve Google web uygulamalarını  genel ve özel bilgi kaynakları olarak kullanıyorum.

Kişisel bloğum için ise, bazı değer verdiğim aydın yazarların görüşlerinden etkileniyorum ama daha çok kendi hal ve gidişatımdan ilham alıyorum, diyebilirim.

Sence bir blog yazısı yazarken hatırlanması gereken en önemli şey nedir?

Hatırlanması gereken en önemli şey, tabi ki “özgün içerik” ama özgün içerik konseptin özelliğine göre değişir. Teknoloji ürünleri veya yazılım-güvenlik üzerine yazan bir arkadaşın içeriğindeki teknik bilgiler hata taşımamalı, somut olmalı ve okuyucuyu pratik fayda sağlamalıdır.

Benim gibi kişisel blog tutanlar, mesela deneme veya şiir yazıyor ise, bunun pratik değil düşünsel bir faydası olacağına göre takipçiyle samimi bir dil kurması, kendini ifade etmesi yeterlidir.

Bana uzak ama moda alanında çok popüler ve kolaymış gibi görünen moda-trend içeriklerinin de belli bir özgünlük taşıması gerekiyor, mağaza yada kişi kostümlerinin fotoğraflarını paylaşmak, bence blog içeriği değil, tanıtım yazısıdır.

Zaten spam ve kopyala-yapıştır içerik paylaşımı, blog dünyasında olamaz; olmamalıdır.


En çok kullandığın sosyal ağ hangisi? İnsanlar seni sosyal ağ bağımlısı olarak görüyor mu?

En çok kullandığım sosyal ağ Facebook ve Blogger. Facebook hem eğlence, hem de kendimi ifade etme aracım. Twitter’i ise, Türkiye’deki kullanımının dışında daha ciddi bir mecra olarak kullanıyorum. Twitter doğası gereği sınırlı kelime olanağı verdiği için, bu ağda sosyal medya-sinema ile ilgili bilgi ve haber paylaşımları yapıyorum. Twitter’in başarılı olması bence, ciddi kullanılmasına bağlı ama Türkiye’deki Trend Topic’lere bakınca henüz önemi anlaşılamadı, sanırım.

Tabi ki Google Plus, yakın dönemde daha da önem kazanacak ve sosyal ağ oluşturmak için Google-Gmail altyapısına sahip olduğu için çok daha verimli olacak. LinkedIn ise, spam ve ucuz içerik ile ciddi mücadele eden kariyer ve network anlamında çok önemli bir mecra.

Henüz aktif kullanıma geçmedim ama Pinterest de önemli mecra, blogger arkadaşlarıma kullanmalarını öneririm, önemi her geçen gün artacak. Video içerik için ise, herkesin bildiği gibi YouTube, Vimeo ve DailyMotion artık majör medyalar oldu. StumbleUpon ve Digg özellikle İngilizce içerik geliştiren arkadaşların kullanması gereken önemli sosyal imleme kaynakları. Bunun yanında RSS kaynaklarına üye olmak ve içeriklerini-makalelerini yayınlayabilecekleri portal, forum, grup ve oluşumlara katılmakta çok önemli bence. Bu kaynaklarda içerik ve paylaşımlarınızın alacağı değer hem bloğunuzu tanıtacak, hem de referans link alarak bloğunuzun doğal seo ve pagerank değerini optimize edecektir.

Okuyucularımıza blog yazarlığı ile ilgili ipuçları vermek ister misin?

İnsanlara blog yazarlığı konusunda ipucu verecek kadar kendimi vakıf görmesem dahi belli bir uzmanlığa eriştim. İlk başta, kendilerine en yakın olduğu alanı belirlesinler. Blog yazarlığında temel sorunun geçen zaman içinde “içerik üretme güçlüğü” olduğunu düşünüp, “sürdürülebilir” alanlara ve kendi becerilerine yönelsinler. Tabi ki, iyi içerik ve sürdürülebilirlik için devamlı bir öğrenme ve gelişim arzusu ve de zorluluğunu akılda tutmak gerekiyor. Zamanlama olarak ilk başlarda haftada 2-3, ilerleyen dönemlerde ise haftada en az 1 içerik üretmeye çalışsınlar.

Maddi beklenti ile hareket etmek, ilk etapta blog yazarının motivasyonunu düşürüyor. Bu sebeple maddi beklentilerle değil, “kendini ifade etme isteği” ve öğrenme arzusu ile hareket ederler ise, gerekli standartı bence yakalayacaklardır. En azından, ben şimdilik öyle yapıyorum. Yukarıda adını saydığım sosyal medya ağlarını etkin şekilde kullansınlar, çekinmeden içeriklerini paylaşsınlar.

Bu arada tabi ki olmazsa olmaz, özgün içerik. En az 200 kelime civarında, okuma-öğrenme sonucunda oluşturulan içerikler, fotoğraf-video veya infografikler ile desteklenmeli. Anahtar kelime ve arama trendleri, içerik ile uygun URL isimleri, imla kuralları ve alt başlıklar gibi teknik detayları önemsemek gerekiyor. Ayrıca belli düzeyde seo teknik bilgisi ve Google Web Master Tools ve Adwords kelime tahmincisini kullanmak bloglarını yeterli düzeyde optimize edecektir.
İdeal okuyucudan beklentileriniz neler?

İdeal okuyucudan beklediğim, içeriklerimin belli bir emek ve araştırma sonucunda ortaya çıktığını bilmesidir. Okuyucu başlığı merak edip, sayfama gelmiş ise, ilgili yazıyı sonuna kadar okumasını bekliyorum. Tabi, yazıda eksik bilgi ve hata var ise, beni uyarmasını, yorum yazmasını da isterim. Bence etkileşim, blog yazarlığı için maddi ve manevi anlamda temel dinamiktir.

Mart 2013
Ahmet Usta