Tom Tykwer etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tom Tykwer etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Kasım 2012

Bulut Atlası (Cloud Atlas) : Her Şey Birbirine Bağlıdır!




Yönetmen: Lana ve Andy Wachowski, Tom Tykwer  Roman: David Mitchell
Oyuncular: Tom Hanks, Halle Berry, Hugh Grant, Hugo Weaving, Jim Sturgess
İMBD notu: 8.3 - 12,425 kişi üzerinden Kasım 2012  Süre: 164 dk

  
Wachowski kardeşler ve Tykwer’in birlikte yönettiği David Mitchell’in aynı adlı romanından uyarlanan “Bulut Atlası” filmi, 19. Yüzyıldan 23. Yüzyıla iç içe geçen altı hikâyeyi anlatıyor. Filmdeki altı farklı hikâye, paralel kurguyla hızlı bir tempoyla anlatılırken hikâyelerin ortak noktalarının gelişimiyle farklı zaman ve mekândaki insanlar tek bir hikâyede birleşiyor. 


Bulut Atlası'nın Konusu

1850 yılında Pasifik Okyanusu’dan evine dönmek isteyen avukat Adam Ewing ve kaçak kölenin ilişkisi… 1930’lu yıllarda yeteneklerini kanıtlamak isteyen bir bestekâr olan Frobisher’in elinde Ewing’in yarım kalan günlüğü… Rey isimli muhalif siyahi kadın gazetecinin Reagan dönemindeki hayatı… Alacaklılarından canını kurtarmak için mücadele veren yayınevi sahibi Cavendish... Yakın geleceğin Yeni Seul’un de kendisini var eden sisteme isyan eden android garson Sonmi~451…23. yüzyılda medeniyetin çöküp ilkel kabilelerin saldırılarına karşı mücadele eden Zachry…

İyi ve Kötüden Önce 

Bulut Atlası filminin ilk 30 dakikası hızlı bir tempo içinde hikâyelerin sunumlarıyla geçiyor. Filmin giriş bölümündeki çarpıcı anlatım, seyircide büyük bir merak ve heyecan yaratıyor. Fakat filmin ilk bir saatinden sonra geçmiş ve gelecek hikâyeleri arasında bağlantı ve izler kaybolmaya başlıyor ve seyirci gözüyle takibi zorlaşıyor. Seyircide, kim kimdi?  Bu neden oldu? benzeri sorular oluşuyor. Yönetmenler, anlatım aracı olarak böyle bir üslup kullanmak istemişler. Film, her şeyden önce dikkat istiyor. 

Cloud Atlas
Bulut Atlası afiş

Filmin ana cümlesi olarak her şeyin birbiriyle bağlantılı olması sebebiyle hikâyelerdeki karakterlerin ve reel zamanın, filmin ikinci yarısında bir önemi kalmıyor. Film, ilerledikçe insanoğlunun sorunları aynı olduğu için hikâyeler tek bir noktada birleşiyor.  Filmdeki karakterler, efendi-köle / şirketler-işgören / kadın-erkek / aşk-ayrılık durumlarındaki çatışmalarıyla isyan ediyorlar. Hikâyelerdeki çatışmayla gelen isyan sonucunda “tüm dünyalarımız, tek bir bulut kümesinde” toplanıyor. Ve film bunu 3 yakın bir sürede anlatmaya çalışıyor.

Yetmez ama Evet

Yönetmen Wachowski kardeşlerin “devrim olmasa da bir şeyler yapmalı” sinema söylemenin Matrix ve V for Vendetta ile kıyaslandığında gerilediğini söylemek mümkün. Tykwer ise, daha çok aksiyon sahnelerindeki mizah ve kurgu anlayışıyla başarılı oluyor. Filmin oyunculuk performansları çok başarılı değil. Abartılı ve yoğun makyajın yanı sıra karikatürize edilmiş karakterler, sanki bir animasyon filmi izlenimi veriyor. Oyuncuların değişik hikâyelerde iyi ve kötü diye ayırılması, hatta cinsiyet değiştirmesi; bilinçli bir karar olarak oyuncuları önemsizleştirip, ana hikâye eksenini öne çıkarıyor fakat senaryonun savrulmasına engel olamıyor
Bulut Atlas’ı “İnsanın Var Olmak Savaşı” anlatımında başyapıt olmasa da görülmesi gereken önemli bir film.

Detaylar ve Döngüler

Bulut Atlası'nın temel hikâye metni: “Geçmiş, şimdi, gelecek, her şey birbiriyle bağlantılıdır” diyor. Film ana tema olarak, reel zaman kavramını devre dışı bırakıp soyutlama olarak tek zaman içinde bağlantı içeren eylemleri anlatıyor. Ölçülebilen zamanın devre dışı kalmasıyla, tüm insan eylemlerinin zamandan bağımsız olarak birbirleriyle bağlantılı olması, akla hemen reenkarnasyon ve kuantum fiziği hakkındaki genel kabulleri getiriyor.

Cloud Atlas - images

Fakat film, bu kadar iddialı bir söylemi anlatım olarak çoğunlukla karşılamıyor. Öncelikle, reenkarnasyon ve kuantum fiziğinin yanlış anlaşılmaya müsait metin ve pratiklerine senaryoda da rastlamak mümkün. Hikâyeleri genelleştirmek için kullanılan hamaset ve abartılı anlatım ile film inandırıcılıktan uzaklaşıp belli bir noktadan sonra fantazyaya dönüşüyor. Belki de, hızlı tempo ve paralel kurguya dayalı anlatım, izleyici neden-sonuç ilişkisinden çıkarmak istiyor.  Film, belli bir yerden sonra “ben yaptım oldu, eğlenceli değil mi “ tadı veriyor.

Diyalektiğin, taklalar attırılarak senaryoya sokulması ama diyalektiğin nerdeyse eylemlerde olmaması güzel kafa karışıklığı yaratıyor. Filmde “Lost” dizinin fenomenal yansıması açıkça görülüyor. Birden çok hikâye, farklı zamanlarda ve farklı mekânlarda birbirlerini zamandan ve fizikten bağımsız etkiliyor. Bu bakış açısı şimdilik, büyük oranda bilimsel olmayan bir dünya gerçekliğinin geldiği son nokta.  Film, bildik sonlarla tamalanıyor, kafadaki kırk tilki nedense tek bir kürkçüye gidiyor.

Sisteme isyan eden android garson Sonmi~451 neden “seçilmiş kişi” olduğunu bilmiyor, daha doğrusu aydınlanma olarak seçilmiş kişi olmasını gerektiren bir nedensellik taşımıyor. Hikâye paralel evrenler içinde nedensellik değil,  rastlantının gerçekliğini vurgulamak istiyor ama çoğunlukla kopuk kalıyor. 

Cloud Atlas - Everything is connected

Oyunculuk performansı açısından ise, belli karakterlerin neredeyse klişe kaldığı, hatta böyle tercih edildiği görülüyor. Oyuncular, hikayeler arasında karakter ve cinsiyet olarak kulvar değiştiriyorlar. Diğer taraftan derinlik ve belirsizlik içeren ilginç oyunculuklarda var. Çok abartılı ve detay makyajlar, gerek hikâyenin gerek ise oyuncuların tanınmasını zorlaştırıyor. Makyaj çalışması o kadar garip ki, bazı oyuncuları filmin sonundaki görsel açıklama kısmında tanıyabiliyorsunuz. 

Oyuncular ve hikâye arasında lineer değil döngüsel bir ilişki kurulmak istenmiş. İlişkilerin mekanik olmadığı ana tema olunca bağlantı; bildik anlamda bağlantısızlığı da içine alıyor. Ve fakat ne kadar başarılı olabilmiş? Üç saatlik bir süre içinde senaryonun belirsizleştiği görülüyor. Anlatım biçiminin, hakikatle dair sözler söyleyen karikatürize tiplerin elinde popülerleşip, eğlenceye dönüştüğünü görüyoruz. Sonuçta eğlenmek mi istiyoruz, o zaman film hedefine ulaşıyor. Eğlence anlamında, film sıfır sıkıntı :)


Lana ve Andy Wachowski kardeşlerin The Matrix üçlemesiyle dünya sinema tarihindeki büyük başarısı, Tom Tykwer’ın “Koş Lola koş” ve “Koku” gibi etkileyici filmleri, sinemayı yakından takip eden kişilerin filmden beklentilerini yükseltmişti. Senaryonun, David Mitchell’in çok beğenilen aynı adlı romanından uyarlanması merakı arttırmıştı. Sanırım film, Mitchell’in romanını severleri tatmin etmeyecektir ama yazar Mitchell’in senaryo yazımına dâhil olmadığını belirtmek gerekiyor. 

Filmin çok ilginç bir yanı daha var:  Wachowksi kardeşlerden Larry’ın bu sene geçirdiği ameliyatla cinsiyet değiştirip kadın olması. Larry artık Lana, böyle olunca artık ortada biraderler kelimesi de kalmıyor. 

Lana ve Andy Wachowski, Cloud Atlas
Lana ve Andy Wachowski
Oybirliği konsorsiyumu, yeni Seul, öngörülüler, tüketiciler, işgörenler, doktor ve avukat, köle ve efendi, kâhin ve ilkeller filmde yer yer çok etkileyici biçimde yansıtılıyor. Filmdeki çok güzel kafa karışıklığı, izleyicilerin daha sonra bulma çözmelerine imkân tanıyacak. Benim aklımda kalan birkaç bulmaca sorusu: Bayan android neden aydınlandı, ajan Smith neden her yerde bir şekilde ajan? şirketokratlar kimlerden oluşur? gelecek dünyasında insan, neden tıpkı Eto misali bitmiş :))

Bence filme yakışmayan final sahnesindeki “dede ile ninenin yıllardır bitmeyen aşkı” sahnesine de ayrıca şaşırmak gerekiyor. Filmin final sahnesi insana “yine mi aynı tiyatro?” duygusunu veriyor. 
Bulut, Cloud

İçi boşaltılmış Bengi Dönüş kavramı içinde, paralel evrenlerde insanoğlu akıyor da akıyor. Film, random başlayıp, default bitiyor :) Filmin en önemli karakterinden Sonmi~451’in devamlı söylediği söz, filmin amacını basit ama etkili bir şekilde ortaya koyuyor: “Rahimden mezara kadar birbirimize bağımlıyız.”

Ahmet Usta