dijital doğanlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
dijital doğanlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Aralık 2012

Dijital Doğanlar ve Online Davranışları


Yaşadığımız offline veya online sistem, bizi gittikçe sarmalıyor. Dijital doğanların, tekno-mobil hayat ile daha bütünleşik olmaları; onları daha vandal kimliklere sokabiliyor. Kamusal olma, her yerde görünme isteklerimiz, belki de tek bir kimlik dahi oluşturamamamızın sonucunda ortaya çıkıyor. Sosyal medya dünyasındaki iletişim; kamusal öfkelerimizden boşalırcasına trend tabiriyle ezikleme-atarlama biçimlerinde kendini gösteriyor. Sokağın kalabalığı içerisinde yitip giden  “delikanlı”larımızın yerini, kampanyalar-promosyonlar-hediyeler peşinde sektörleşen ve giderek büyüyen “klavye delikanlıları” alıyor. Sosyal medya mecraları, parazitlerle dolu bir maceraya dönüşüyor.

Login Yaşayanlar

Dijital doğanlar, siber kültür içindeki oyun ve topluluklarda temsili olarak değil, kişiliklerini motive ederek hareket ediyorlar. Şimdiki çocuklar yani “harika çocuklar”, sanal dünyada eski kuşaklar gibi oyun oynamıyor, oyunu yaşıyorlar, gerçeklikle bağlantılarını oyun içinde eritip, hiper-gerçekliği bedenleştirebiliyorlar. Hiper-gerçekliğin, kişi ve kitlelerce kabul edilmesi 90’li yıllarda belli bir entelektüel içgörü gerektirirken, dijital doğanlar bu hali bilişsel olarak oyun içinde yaşıyorlar. Belki de sonuç: Game Overdose

photographer-Philip Rebstock 

Yeni kuşak, önceki kuşakların yaşadığı teknik-ekonomik ve estetik zorlanmayı, dijital dünyada yaşamıyorlar. Gittikçe artan bir medya görseli karmaşasında, “emek vermeden yemek” ya da “tez yoldan parayı bulmak” halleri, dijital doğanlar için “değiştirilmesi teklif dahi edilemez” anayasa maddesi olmuş görünüyor. Sahip olunan dijital kimlikler, çeşitli illegal seeding ya da trolleme çalışmalarıyla pazar ekonomisine entegre ediliyor. Viral ve amorf stratejiler, kişi ve toplulukların amaçlarına hizmet ediyor.

Gelecekte Sosyal Medya Dili

Tabi ki sosyal medya ile gelen yeni medya, yeni etkileşim biçimleriyle beraber önemli değişimler getirecektir. 140 karakterle twit atarak kendini ifade etmek; yeni bir dil anlayışını, haber hatta şiir üslubunu oluşturabilir. Video izleme süresinin gittikçe kısalması, didaktik ve tekrarlayıcı rutin görsel içeriklerin elenmesini sağlayabilir, görseli daha efektif kılabilir. Durum güncellemelerinin 3 satırı geçmemesi,  hal ve gidişat hakkında daha nesnel bilgi verebilir. Her değişim, tabi ki fırsatları ve kullanım handikaplarını beraberinde getirecektir.

Ahmet Usta 

16 Ekim 2012

Dijital Doğanlar: Reader (Okuyucu) Değil, Scanner (Tarayıcı) Kuşak!



Yaklaşık 7-8 yıldır yoğun olarak Google’lıyoruz. Artık dilimizde Google’lamak diye bir fiilimsi var, keyifle kullanıyoruz. “Google’a sorma, bana sor” tişörtlerini giyiyoruz. Bizler, daha çok analog teknolojiden gelenler; peki ya direk olarak dijital dünyanın içinde doğanlar neler yaşıyor, yaşayacak.  Evet, çok kısa sürede bir çoklarımız için kağıt ve kalem analog sınıflandırmasına girdi, nostalji oldu. Yaşamlarımız, mobilite hızımıza yetişemez oldu.

Sosyal medya ile iletişim biçimlerimiz ve içeriklerimiz hızla evrim geçiriyor. Twitter, 140 karakter ile iletişimi sınırladı ve yeniden biçimlendirdi. Youtube’da ortalama video izleme süresi 1,5 dakikaya düştü. Facebook’da bir durum iletisinin etkin olarak okunabilmesi için 3 satırı geçmemesi gerekiyor. Okuyarak anlama gittikçe etkisizleşiyor, izleyerek anlama etkinleşiyor. Yazılı kültür sanki son süreçlerini yaşıyor, görselliğe dayalı kısa ve basit ve gündelik bir dil oluşuyor, daha da oluşacak…

 
Dijital doğanlar; keyboard shortcuts, proxy, setup, defult ayarlarını öğrenmeyecekler, zaten görüyor ve hareketi izleyerek kavrıyorlar. Temel dijital teknoloji kullanımlarını öğrenmek, dijital doğanlar için tuvalet adabını öğrenmekle beraber başlıyor. Bugünler; sütten kesilme sonrasında, likit ekrana dokunma, arkasından ilk kelimeleri söyleme, akabinde akıllı telefondan Pepe’yi izleyip, devamında Pepe şarkılarından anlamlı ilk cümleleri mırıldanma biçiminde ilerliyor. Dijital doğanlar, yaşam habitatlarındaki izlenimlerini scanner (tarayıcı) olarak deneyimleyip öğreniyorlar.

Dijital doğanlar; reader değil, scanner olacaklar ve bu öngörü neredeyse bilimsel kesinlik kazandı. Yaşanan mobilite ve hız karşısında okuyucu/reader olmayı istemek statik ve retro bir hal olarak kalıyor. Üretim tekniklerinin getirdiği yeni tekno koşulların içinde dijital doğalar; hızlı olmaya muktedir, “göz gezdirmeye” yatkınlar. Dijital göçebelerin “okumaya çalışma” alışkanlığı karşısında dijital doğanlar; gözden geçirmeyi yani scanner (tarayıcı) olmak refleksini kullanıyor, kullanacaklar. Dijital doğanlar, “bildiklerini okuyor” olacaklar.


Elbette tekno gelişmelerin güzel yanları olacaktır. Her değişim, iyi ve kötünün ötesinde olasılıkları potansiyel olarak yaratır. Yeni kuşaklar, eski kuşakların büyüklerinden gördüğü çoğu fizik ve kamusal baskıları yaşamayacaklar. Görsel hareketin ve hızın, dijital doğanların gündelik yaşamında dominant olması;  gerçeklerimizi daha doğru değerlendirmemizi sağlayabilir. Off-line ve on-line dünya arasında kurulacak pratik ağlar; dijital kuşakları, politik-ekonominin aktörleri arasında etkin kılabilir.

Her kuşak, gelecek için ümittir.

Ahmet Usta