22 Ekim 2012

Apple: “Dijital Cumhuriyetimiz”



Donanım ve yazılımlarıyla (software & hardware) zaten PC pazarındaki üstünlüğünü ve marka değerini göstermiş olan Apple, ilk önce iPod ile atağa kalktığı mobil dijital araçlar pazarında genişleme hareketini iPhone ve iPad ile devam ettiriyor. Diğer telefon üreticileriyle donanım-yazılım-uygulama lisans kavgaları süre dursun Apple, iPhone ve iPad ürünlerinin yeni sürümleriyle pazarda daha uzun süre liderliğini sürdürecek görünüyor.

Apple, kurucu CEO’sunun ölümünü dahi bir wom marketing stratejisine çevirdi mi? Sonuçta “Her gününü, son günün gibi yaşarsan sorun ortan kalkar” diyen başarı makinesi (?) rahmetli CEO ve yönetim ekibinden bahsediyoruz.

Yatırım bilançosu içerisinde pazarlama faaliyeti olarak reklama kısıtlı bütçe ayıran firma “şirketin reklama ihtiyacı yok, mal ortada” gibi bir alt metinle her kullanıcının kafasında marka değeri olarak “silinmez” bir şekilde yer etmiş bulunuyor. Şirket, pazarlama faaliyetlerini daha çok halkla ilişkiler ve ürün deneyimi aktivitelerine yönlendirmiş bulunuyor.



“Pazarlama, üretim için gerekli talebi oluşturmaktır” tanımında hareketle Apple şirketi, marka olarak pazar değerini uzun yılları içine alan stratejiler sonucunda oluşturdu. Apple, ihtiyaçlar piramidinde kendine global bir yer edinmiş bulunuyor. Şirket, kitleleri ve kitle iletişim araçlarını yönlendirici güce sahip küresel şirket olarak kendini konumlandırdı. Pazarlamanın amacının “gerçek müşteri” topluluğu oluşturmak olduğunu düşünülür ise, Apple’ın marka tutundurma çalışması, reklam değil daha çok görünür ve gizli PR (halkla ilişkiler) uygulamalarıdır. Bu stratejik uygulamalar, reklam mecraları benzeri ölçülemez ama etkisi çok güçlüdür. Şirket, ayrıca wom –seed – ghost writting adı altında “toplu söylenti” ile pre-lansman ve re-lansman çalışmaları yapıyor.


Son olarak Mayıs 2012’de Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün Silikon Vadisinde şirket yöneticilerine yaptığı rica, Eylül ayında Apple tarafından uygulamaya sokuldu. Sayın Cumhurbaşkanımız, ziyareti sırasında iPhone IOS 6 işletim sistemi için Türkçe karakter desteği isteyerek Türk tüketicilerinin beklentisi dile getirmişti. Bu gelişme, Müşteri sadakati geri dönüşüm uygulamalarında üst siyaset kimlikler ile serbest pazar yöneticileri arasındaki yenilikçi çözümlerden biri olarak değerlendirilebilir.

iPhone, Apple’ın marka kimliğinin farklı segmentte başarıyla uygulanmasıdır. Yaratılan “mahalle baskısı” pozitif ve negatif tüm algılarıyla, markanın kullanım değerinin talepleştirilmesidir. Yaratılan arz, bireylerdeki duygusal tatmin talebinin oluşturulması ve karşılanmasıdır.

Apple markasını canından çok seven “marka sadakati bağımlılarına” küçük bir öneri: Google’da “Apple’ın Çin’deki üretimi Foxcoon’da çalışma koşulları” benzeri arama yapıldığı takdirde firmanın üretiminde çalışmanın nasıl çetin çalışma koşulları getirdiğini görebilirsiniz: Elma’yı yemişler J

Ekim 2012 itibariyle iPhone tüm dünyada yaklaşık 47 milyon adet sattı. Şirket son 5 yılı yıllık ortalama 30 milyar dolar kar ile kapatıyor. Firma, deyim yerindeyse sıkışan A.B.D pazarını para hareketliliği ile ayakta tutuyor. Apple’ın toplam mali değeri 620 milyar dolar oldu.

Apple, artık dünyanın çeşitli milletlerinden oluşan “Dijital Cumhuriyetimiz” olarak kabul edilebilir. Sen, çok yaşa Apple…

Ahmet Usta



20 Ekim 2012

Semantik Web Nedir? Web 1.0, 2.0, 3.0 Ne Demektir?



Web Tanımları

Tanımlarla başlıyoruz. Tanımlamalar, on-line dünyada etkili iletişim için zorunluluğumuz oluyor. Web 1.0, 2.0, 3.0 nedir? Ve aralarındaki farklar nelerdir?


Web 1.0

Web 1.0’de internet kullanıcısı ile web sitesi arasında ilişki statiktir. Kullanıcı, sadece sitenin okuyucusu olarak bilgi alabilir; pasiftir, iletişim tek taraflıdır


Web 2.0

Web 2.0’de ise, kullanıcı web sitesindeki içeriğe müdahale edip ve etkileşime başlamıştır. Web 2.0’de Kullanıcı aktif olarak hareket eder, iletişim iki yönlüdürGelişmenin sonucunda, Web 1.0 için dijital monolog, Web 2.0 için mobil tabanlı diyalog diyebiliriz. 


Web 3.0

Web 3.0 ise, "semantik" yani anlamsal web diye tanımlanmaktadır. Web 3.0  ortamında verilerin anlamlandırılması amaçtır, yorumlamanın temel olduğu bir sistemdir.


Tüm dünyanın Web 3.0 dijital dünyasında tek bir veri tabanına bağlı olması amaçlanmaktadır. Sanal dünyanın bu evresinde makinalar/arama motorları şimdi yaptıkları gibi bilgi/data içeriğini sadece bulup, çağırmayacak; ortak veri tabanındaki bilgiyi anlamlandırıp, yorumlayıp kullanıcıya ulaştıracaktır.


Web içerik değişimi -  web content change


Semantik Web



Web 3.0 ortamında ilk akla gelen örneklerden biri olarak araba incelemesi yaptığınızda, arama motorları/makinalar sizin “daha önceki internet davranışlarınızı” bilgi olarak işleyecek ve şu ankinden farklı algoritmaları da kullanıp yorum katarak bilgiyi size sunacaktır. Örneklendirmeye devam edersek Web 3.0 dünyası; mali durumunuz, yaşam alanınız ve geçmiş dönem tercihlerinize göre “X firmanın Y zamandaki Z marka” ürününün ikinci el satış noktasını en güvenilir karşılaştırmalar sonunda size sunacaktır. Teknoloji geliştiricilerinin Web 3.0’dan bekledikleri sonuç, şimdilik geliştirilmekte olan bir dil projesidir.

Web 3.0 yani gelecekteki anlamsal ağ, başta Google olmak üzere arama motorlarının şuan ki algoritmalarla başaramayacağı yepyeni bir dil yapısıdır. Kullanılmak istenen  semantik dil, insan mantığının muhakeme yeteneğini hedef almaktadır. Semantik ağ dili, insan zekasının sorgulamasını prototip alan bildirimsel derleme lisanı “Web Ontology Language (OWL) yani anlamsal web dilidir.

Semantik web, html tabanlı indekslemeye dayalı World Wide Web dilinin bilgi arama ve düzenleme eksikliğini gidermeyi amaçlar. Web 3.0 dünyası; veri-merkezli genişletilebilir işaretleme (XML), kaynak tanımlama çerçevesi (RDF) ve web ontoloji dili (OWL) dillerini kullanarak işlem yapar. OWL, XML ve RDF verileri arasında, sınıflar arası ilişkiler, en önemlilik, eşitlik, özelliklerin daha iyi sınıflandırılması, özelliklerin karakteristikleri ve numaralandırılmış sınıflar gibi anlamsal bağları kurar.

Bu dil uygulamaları bütünleşik olarak yazımlarla derlenip, verileri kullanarak “Semantik Ağ” kullanıcıları için otomatik olarak belirli görevleri yerine getireceklerdir.  Semantik web dünyası, şuanda yaptığımız bir takım arama ve düzenleme işlemini otomatik olarak bizim adımıza gerçekleştirecektir.

İlk akla gelen handikap ne olabilir? Web 3.0, birden fazla anlamlandırma etiketi ve program kullanarak mevcut on-line iletişime kazandırdığı kolaylıkların yanına manipülasyonları, iletişim parazitlerini ve güvenlik kalkanlarını arttıracak mı?
Web 3.0 ın Semantik Şeması - Scheme of the semantic web 3.0


Geçmişten Günümüze İnternet Beklentisi




İnternetin kurucusu Tim-Berners-Lee Semantic Web'in vizyonunu şöyle ifade etmiştir: "Web için bir hayalim var. öyle ki bilgisayarlar, web üzerindeki bütün veriyi analiz etmeye muktedir olacaklar. Ortaya çıktığı zaman anlamsal ağ; ticaretin günlük mekanizmalarını, bürokrasiyi ve günlük yaşamlarımızı birbiri ile konuşan makinalar tarafından yürütecek. İnsanlığın asırlardır konuşup durduğu "akıllı ajanlar" nihayet gerçekleşecek."

Günümüz dilbilimcileri, onüçbin yıl yıl önce dünyada sadece beş temel dil olduğuna dair bulgular elde ettiler. Bugün gelinen noktada ise, insanın gerçek iletişim aracı konuşma dillerinin yanında işaretlemeye dayalı yeni işitsel-görsel tekno diller ortaya çıkıyor.

Yeni nesil Web’in (Semantik Web) günümüzde süregelen bilgi kaosuna son vermekte çok önemli bir rol oynayacağı iddia ediliyor. Anlamsal ağ, gerçekten hayata geçirilebilecek mi yoksa bir hayal olmaktan öteye gidemeyecek mi? Bütünlük içeren matematiksel altyapının anlamsal dile çevrilmesi, ortalama değerleri içerip sapmaları ve ayrıntıları görmezden mi gelecek? Tekno- fetiş hayaller, ne kadar hayal kırıklığını beraberinde getirecek?

Gutenberg Galaksisi büyümeye devam ediyor.
Ahmet Usta

Kaynak:
tr.wikipedia.org/wiki/Anlamsal Ağ
Börteçin Ege - http://aksw.org/About.html
Doç. Dr. Selim Akyokuş - http://www.akyokus.com/presentations/

16 Ekim 2012

Dijital Doğanlar: Reader (Okuyucu) Değil, Scanner (Tarayıcı) Kuşak!



Yaklaşık 7-8 yıldır yoğun olarak Google’lıyoruz. Artık dilimizde Google’lamak diye bir fiilimsi var, keyifle kullanıyoruz. “Google’a sorma, bana sor” tişörtlerini giyiyoruz. Bizler, daha çok analog teknolojiden gelenler; peki ya direk olarak dijital dünyanın içinde doğanlar neler yaşıyor, yaşayacak.  Evet, çok kısa sürede bir çoklarımız için kağıt ve kalem analog sınıflandırmasına girdi, nostalji oldu. Yaşamlarımız, mobilite hızımıza yetişemez oldu.

Sosyal medya ile iletişim biçimlerimiz ve içeriklerimiz hızla evrim geçiriyor. Twitter, 140 karakter ile iletişimi sınırladı ve yeniden biçimlendirdi. Youtube’da ortalama video izleme süresi 1,5 dakikaya düştü. Facebook’da bir durum iletisinin etkin olarak okunabilmesi için 3 satırı geçmemesi gerekiyor. Okuyarak anlama gittikçe etkisizleşiyor, izleyerek anlama etkinleşiyor. Yazılı kültür sanki son süreçlerini yaşıyor, görselliğe dayalı kısa ve basit ve gündelik bir dil oluşuyor, daha da oluşacak…

 
Dijital doğanlar; keyboard shortcuts, proxy, setup, defult ayarlarını öğrenmeyecekler, zaten görüyor ve hareketi izleyerek kavrıyorlar. Temel dijital teknoloji kullanımlarını öğrenmek, dijital doğanlar için tuvalet adabını öğrenmekle beraber başlıyor. Bugünler; sütten kesilme sonrasında, likit ekrana dokunma, arkasından ilk kelimeleri söyleme, akabinde akıllı telefondan Pepe’yi izleyip, devamında Pepe şarkılarından anlamlı ilk cümleleri mırıldanma biçiminde ilerliyor. Dijital doğanlar, yaşam habitatlarındaki izlenimlerini scanner (tarayıcı) olarak deneyimleyip öğreniyorlar.

Dijital doğanlar; reader değil, scanner olacaklar ve bu öngörü neredeyse bilimsel kesinlik kazandı. Yaşanan mobilite ve hız karşısında okuyucu/reader olmayı istemek statik ve retro bir hal olarak kalıyor. Üretim tekniklerinin getirdiği yeni tekno koşulların içinde dijital doğalar; hızlı olmaya muktedir, “göz gezdirmeye” yatkınlar. Dijital göçebelerin “okumaya çalışma” alışkanlığı karşısında dijital doğanlar; gözden geçirmeyi yani scanner (tarayıcı) olmak refleksini kullanıyor, kullanacaklar. Dijital doğanlar, “bildiklerini okuyor” olacaklar.


Elbette tekno gelişmelerin güzel yanları olacaktır. Her değişim, iyi ve kötünün ötesinde olasılıkları potansiyel olarak yaratır. Yeni kuşaklar, eski kuşakların büyüklerinden gördüğü çoğu fizik ve kamusal baskıları yaşamayacaklar. Görsel hareketin ve hızın, dijital doğanların gündelik yaşamında dominant olması;  gerçeklerimizi daha doğru değerlendirmemizi sağlayabilir. Off-line ve on-line dünya arasında kurulacak pratik ağlar; dijital kuşakları, politik-ekonominin aktörleri arasında etkin kılabilir.

Her kuşak, gelecek için ümittir.

Ahmet Usta

12 Ekim 2012

Apple iPhone Ve WOM Pazarlama (World of Mouth)


iPhone imajı

Gündelik işler güçlerimizden birisi oldu: “iPhone'cu olmak yada olmamak”
Apple şirketi, 80’li ve 90’lı yıllar içinde Macintosh markasıyla masaüstü bilgisayar kullanıcılarına kendisini kabul ettirmiş ve pazarda Apple marka sadakatini oluşturmuştu. Milenyum öncesi Apple kullanıcıları, “Mac’sız çalışmam ve çalıştırtmam!” benzeri mottoları kabul etmişti.
Benzer atağı Apple, mobil iletişimde iPhone markası ile kısa sürede yakaladı. iPhone, markası akıllı telefon pazarının lideri olarak, Apple firmasının yazılım-donanım ve uygulama geliştirmedeki başarısı arkasına alarak yoluna devam ediyor. Mobil iletişim aracı olarak kullanım kolaylığı ve performansı ile göz dolduran iPhone, kullanıcılarının başka ihtiyaçlarına da cevap veriyor. Şimdi, bazılarımız için iPhone'numsuz sahneye çıkmam abi!” günlerini yaşıyoruz.
anonim fotograf
Apple kullanıcılarının, marka bağımlılığı ve sadakatinin oluşturduğu Wom (World of mouth) yani ağızdan ağza pazarlama söylemi yada Türkçesiyle “mahalle baskısı” diyebileceğimiz kesin etkileri bulunuyor. Karşılaşılan iletilerin temel etkileri şunlar olabiliyor:iPhone kullanmak zorunluluğu”nu hissetmek ve ürünün verdiği hizmetin “temel ihtiyaç” olduğunu hissettiren ve pekiştiren kitlelerin yaklaşımı.
Sonuç olarak Apple, özellikle iPhone ile birlikte kendini dünyanın lider teknoloji markası olarak konumlandırdı ve İsviçre çakısı misali kullanıcılarına çok çeşitli faydalar sağlıyor. Başarının ardında; cihazın donanım ve yazılım performansı, arayüz kullanım kolaylığı, ele gelir dokunmatik ekranı ve mucize etkisi yapan aplikasyonlarının payı büyük ama bu pay ne kadar? Elmanın ısırılan tarafın dayımız?
 to be continued
Ahmet Usta

30 Eylül 2012

Sosyal Medya: Yakında Daha Gerçek Dünya




Sosyal medya mecralarında bulunan kurum ve kişi hesaplarındaki sahte kişi ve etkileşimlerin tespiti şuanda önemli bir sorun. Örneğin, Facebook’daki yarı yarıya fake accountlar, yapay like ve community çalışmaları gözle görülebiliyor. Daha hızlı bir mecra olan Twitter’da ise, fake ve inactive hesapların, yanısıra takipçi satın almaların olduğunu tüm internet kullanıcıları biliyor.

Bilişim uzmanları (IT) ya da yazılımcılar (coder) ise daha inorganik yöntem ve uygulamalardan haberdarlar. Tabi ki her bilişimci & yazılımcı tüm illegal sosyal medya etkileşim yöntemlerine hâkim olamayabiliyor. Bilgi ve deneyim çeşitliliği, uzmanlar için bile takip zor durumlar yaratıyor. Bilişim ağı içerisindeki güvenlik tehditleri gibi, etkileşim ağı hareketleri içinde de yüksek parazit bulunuyor.

Bir yazılım aynı IP üzerinden bağlanmasına rağmen Facebook yada Twitter web domainlerine kendini farklı kullanıcılar olarak tanımlayabiliyor, böylece etkileşim rakamlarını yükseltebiliyor. Bir kullanıcı, çok sayıda kullanıcı biçiminde like/beğeni, mention/söz söyleme, retwit/tekrar tekrar şakımak yapabiliyor. İnorganik ve tekil etkileşim hareketleri, arama motorları (Google, Bing, Yandex) tarafından organik ve çoğul olarak değerlendirilebiliyor.

Gerçeklik kayboluyor,  sosyal medya biriktiriyor!


Bu arada sosyal medya mecraları da, büyük şirketler olarak ticari güvenilirliklerini korumak ve geliştirmek için yeni uygulama ve yazılımlar üretiyor. Facebook, hali hazırda gerçek tanımlı profil resim ve ayarlarını geliştirmeye çalışırken, Twitter ise 3. parti iş ortaklarıyla birlikte sahte ve aktif olmayan hesapların kontrolü için uygulamalar hazırlıyor.

Kurumsal firmalar, imaj konumlandırmasına devam ederek, gerçek ve samimi etkileşim için içerik ve kampanyalar üretmeye devam edeceklerdir. Kişisel olan çevrimiçi fenomenler kültürü, zamanla gerçekleşecek düzenlemelerle az maliyet içeren gelir ekonomilerinde küçülmeler yaşayacaklardır.

Bankacılık gibi büyük bir pazar ekonomisinin, yüzyıllar içinde hala gedikleri olduğu düşünülürse, sosyal medyanın şuanda çok yeni olması nedeniyle durumu makul görülebilir. Yakın dönemde, A.B.D’den başlayarak daha olgunlaşmış bir sosyal medya pazarına, gelişmiş segmentlere ve daha yüksek oranda gerçek hesaplara ve içeriklere sahip olacağız.

Tabi ki, insan ve iletişimin olduğu her yerde sorunlar yaşanacaktır. Sorunsuz ve kesintisiz iletişim, iletişim kuramlarının argümanları içinde bilimsel olarak mümkün değil. Önemli olan, sorunların yaşandığı bu süreçte, organik ve tekil iletişimin, çevrimiçi ağda sıkılık değerini arttırmaktır.

Ahmet Usta

24 Eylül 2012

Pazarlama Aracı Olarak Sosyal Medya




Sosyal medyanın web 2.0 günleriyle hayatımıza girmesi ve olmazsa olmazlarımızdan biri olması yaklaşık 4-5 seneyi buluyor. Bu süreçte sosyal medya; teknoloji olarak gelişmeye ve yeni segmentler oluşturmaya devam ediyor, etkileşim ağını büyültüyor. Bu noktada biraz kararsız, biraz da değişime direnen insanın aklına şu soru geliyor: “Peki, sosyal medya ne üretiyor?”

Bu soruya karşılık “Fiziksel olarak bir şey üretmiyor ama kendisini endüstri olarak kabul ettirmiş futbolda bir şey üretmiyor ve şirketleşmiş futbol kulüpleri borsada milyon dolarlık işlem görüyor denebilir. Futbolun, kitlelerin yaşamlarında doğrudan üretimi veya katma değeri fazla olamasa da farklı sektörlere direk ya da dolaylı etkisini herkes az çok biliyor. Ayrıca “Hayat, futbola fena halde benzer” bakış açısının ekonomiye etkisi çok çeşitli biçimlerde gerçekleşmeye devam ediyor.
Sosyal medyadaki etkileşimlerinin, pazar ekonomisi göstergelerinde şimdilik kısmi ve dolaylı etkisi bulunuyor, direk etkisi mali olarak henüz şirketleri ve kitleleri tam olarak ikna edebilmiş değil. Online dünyanın, reklâmcılık sektöründe %10 civarı bir paya ulaşması geleceğin pazarlama aktivitelerinin sosyal medyada olacağını gösteriyor. Diğer taraftan sosyal medyanın yaşam alanı bulduğu coğrafyanın; cloud teknolojisinin ayak basılmayan mekân olduğu düşünülürse, şimdilik ölçümlenmesi ve değerlendirilmesi dağınık ve de değişken olabiliyor.

Tüketiciler, müşteri olmak için ürün ve hizmet ile ilgili soruları “Google’layarak öğrenme” refleksini artık edindiler. Müşteri; öğrenme, karşılaştırma ve satın almada faaliyetlerinde interneti kullanarak daha aktif hale geldiği için işletmelerin, sosyal medya üzerinden beklentilere doğru cevaplar vermesi gerekiyor. Sonuç olarak işletmelerin, talep yaratmak ve talebi yönlendirmek için, sosyal medya uygulamalarına daha çok bütçe ayıracakları bir sürece girmiş bulunuyoruz.

Ahmet Usta

19 Eylül 2012

Wikipedia'nın Önemi



Ansiklopedistler, diye tarihe geçen düşünce ve bilim insanları (Diderot, Rousseau, Buffon) aydınlanmanın ve demokrasinin ancak bilginin kamusal olmasına bağlı olduğunu savunup, bilgiyi yaygınlaştırmaya çalıştılar. Tarihte ve güncelde bilgi ve tabi ki deneyim hep belli oranda saklandı ve saptırıldı. Demokrasi sorunu sadece sosyo-ekonomik zeminde değil, ilk önce bilgi düzeyinde yaşandı, yaşanıyor.

Bugün ise Wikipedia, dünya çapında çevrimiçi ansiklopedi olarak aydınlanmanın temel düsturunu amaç edinip, “bilginin herkese ulaşmasını amaçlıyoruz” söylemiyle hareket ediyor.


Wikipedia, her zaman ve her yerden madde ve tartışma yazılabilen, değiştirilebilen mecra olarak büyümeye devam ediyor.  Vikipedist olmak, yani ansiklopedinin içeriğine katkıda bulunmak online dünyadaki herkese açık. Çevrimiçi ansiklopedi  Wikipedia , referans olarak kullanım sayısı azalan Britannica benzeri basılı ansiklopedilerin yayın hayatını bitirmesini hızlandırdı. Dijital ansiklopedi, içindeki bilgi verileriyle günden güne büyüyor. Tabi ki  Wikipedia'nın çok sayıda olumlu ve işlevsel özelliklerinin yanında tartışmalı negatif yönleri de bulunuyor. Dijital ortam, ticari devamlılığını hala bağış alarak sürdürüyor.


Entelektüel, formel, teknik, estetik, pratik, matematiksel ve spekülatif bilgileri alt başlıklar altında toplayan  Wikipedia, çevrimiçi ortamdan başka otorite tanımıyor. Bilginin, insanlık tarihi içinde iktidarların otoritesine zorunlu veya gönüllü bağımlılığı Wikipedia dünyasında yok; en azından Vikipedistler öyle olduğunu iddia ediyor. Çevrimiçi dünyada herkes eşit bilgi ve erişim olanağına sahip olarak, aynı otoriteye aynı oranda sahip olabiliyor. Her yaşta ve statüde insan çevrimiçi iletişimle online ansiklopediye katkıda bulunabiliyor.

Wikipedia, çok sayıda dil desteği seçeneği ile tüm dünyaya seslenmeye çalışıyor ve insanları içerik üretimi için “Cesur Ol”maya çağırıyor. Wikipedia, ilk kuruluş hedefi olan “nesnel bilgi kaynağı olma” kriterini korumaya çalışıyor ve bu konuda topluluk kuralları geliştiriyor. Bu ilke doğrultusunda sözlük benzeri diğer online ortamlardan ayrılarak güvenilirliğini sürdürmeyi amaçlıyor.

Ansiklopedinin amacı şöyle özetlenebilir: “Herkesin katıldığı bilgi paylaşımı ve tartışmanın sonucunda bir gün yanlışlanamaz bilgiye ulaşacağız.”

Ve  Wikipedia, “Bilgi, paylaştıkça çoğalır” temennisini bir gün gerçek kılma iddiasını taşıyor.
Ahmet Usta

13 Eylül 2012

Dijital Göçebeler ve Dijital Yerliler


X ve Y kuşağı


Her kuşağın önceki ve sonrası ile yaşadığı kuşak çatışması, kuşaklara dair isimlendirmelerde de kendini gösteriyor. X kuşağı, diye adlandırılan kuşak 70’li ve 80’li yıllarında doğmuş olanları içine alıyordu.  X kuşağı, soğuk savaşın son dönemleri kabul edilen politik-ekonominin içinde analog iletişim araçlarının sahip olduğu son teknolojilerle büyüdüler. Y kuşağı ise, 90’lı yıllar ve milenyum kuşağı diyebileceğimiz 2000’li yıllarda doğmuş, dijital ve mobil teknolojilerle “çocuk oyuncağı” misali ilişki kurabilmiş bir kuşağı ifade ediyor.

X kuşağına yapılan diğer bir adlandırma dijital göçebeler iken, Y kuşağına ise dijital yerliler deniliyor. İletişim araç ve ortamları geliştikçe kavram kargaşası çeşitlenerek artıyor, günümüz aydın oluyor. Bu bilgi ve deneyim farklılığı daha çok X kuşağı yani dijital göçebeler için hayatı daha da zor ve hızlı kılıyor. Dijital göçebeler analog iletişim olanaklarını özlemle ararken, yeni kuşak değişim ve tekno-gelişmenin hızından rahatsız olmadan etkileşimine devam ediyor.


Bir de,  Baby Boomers diye anılan kuşakların şahı olan “68 kuşağı” ve temsilcileri var. Doğum tarihleri 50’lı ve 60’lı yıllar olan bu kuşaktan dijital dünyaya adapte olup, iş ve özel yaşamında başarıyla kullanan insanlar bulunuyor. 68 kuşağının, dijital dünyaya uyum göstermedeki isteklerini varoluşçu dünya görüşlerinin bitmeyen yaşam enerjisine bağlayabiliriz.

X kuşağı ya da Dijital göçebeler; Aynı semtteki sevgiliye posta yoluyla mektup göndermeyi, ankesörlü telefondan şehirlerarası randevulu aramayı, popüler Amerikan filmlerini izlemek için beklenen sinema önü kuyruklarını, ABD Başkanı Ronald Reagan’nın aynı zamanda eski bir sinema aktörü olduğunu, devlet televizyonu TRT’de Adile Naşit’in sunduğu “Uykudan önce” isimli çocuk programını; biliyor.

Y kuşağı yada Dijital yerliler (dijital doğanlar) ise; daha sevgilisi dahi olmayan karşı cinse günde en az 13 mesaj atmayı, Skype’den görüntülü ucuz ülkelerarası online görüşme yapmayı, Marvel Comics hero filmlerini yurtdışı vizyon tarihiyle aynı anda altyazılı olarak internetten izlemeyi, ABD Başkanı Barack Obama’yı resmi Twitter hesabından takip etmeyi, yerli çocuk çizgi film kahramanımız Pepe’nin şarkılarından oluşan açık hava konserine katılmayı; biliyor.


Sanırım, Z kuşağı, dünya genelinde 2023 yılına kadar oluşmuş olacaktır. Ve bizlerde, Cumhuriyetimizin 100. yılında bu kuşağın temsilcileriyle birlikte beklenen refah devletine siber-uzay mekanında kavuşmuş olacağız! İnşallah…

Teknoloji değişiyor, tarih ilerliyor, biz yaşıyoruz.
Ahmet Usta

8 Eylül 2012

Ekşi Sözlük


Kutsal olmasa da bilgi kaynağı!


Web 1.0 günlerinde kutsal bilgi kaynağı söylemiyle yola çıkan Ekşi sözlük, Türk internet camiasının sosyal fenomeni olarak web 2.0 tabanlı günlerde de etkisini sürdürüyor. Başarısının ardından Uludağ, İTÜ hatta vandalist hareketleriyle ön plana çıkan İnci sözlük gibi rakiplerinin de oluşumuna ön ayak olan sözlük, hala güçlü bir bilgi kaynağı. Ekşi sözlük yazarları içerisinde manipülasyon, kişiselleştirme ve nefret söyleminin günden güne artması, site içerisindeki bilgi ve içeriği zedelese de sözlük; hala kısmi olarak ansiklopedik içeriğini koruyor. 














Sözlük, yıllar içinde kurumsallaşıp, ticari ağını genişleterek portallaştı ve online popülaritesini offline yaşama taşımayı başardı. Ekşi sözlük, Türk internet ağının ilk markalarından biri oldu. Sözlük, uzun bir süre daha değişik konular için sanal ortamda ilk akla gelebilecek formel ve informel bilginin kaynağı olacak.

Fakat bir çıkmaza dikkat etmek gerekiyor. Sözlüğü, online ansiklopedi ile kişisel husumetler arası bir yerde konumlandırmak, kullanıcıları ve takipçileri için önemli bir ön koşul gibi görünüyor. Sonuç olarak Ekşi sözlük, kutsal olamayacak bir bilgi kaynağı olarak uzun süre kullanılabilir görünüyor.
Ahmet Usta 

3 Eylül 2012

Dijital Doğanlar


Dijital doğanlara, çoğunluğunu 90’lı yıllarda doğmuş olanların oluşturduğu kitle diyebiliriz. Cep telefonu öncesi iletişim tekniklerini (mektup, sabit telefon, faks) bir efsane gibi “uzak, çok uzak diyarlardan” hikâyeler biçiminde algılayan bir kuşaktan söz ediyoruz. Dijital doğanlar kuşağının yaşamı, deneyimin öncesinde ve sonrasında gösterim ve performansa dayanıyor.
                               
Sosyal medyanın büyümesi, daha doğrusu tekno-bilişimin kazandığı gelişim hızında, dijital doğanlar kuşağının temel motivasyonu online gösterim yapma arzusu. Gündelik yaşamda kişiliğimizin sunumu demek olan imajlarımız, sosyal medyada da ön plana çıkıyor hatta bütünlüğümüzü yansıtıyor. Yeni kuşak için yaşam, genellikle eylemi yaşamak değil eylemin yaşandığını göstermek oluyor. Tabi ki etkisini ve cazibesini önceki kuşaklar üzerinde de gösteriyor. Dijital dünyadan önce doğanlar da aynı etkileşime girmek istiyor. Böylece D.Ö ve D.S. diyerek iki kuşak birleşmiş bulunuyoruz.
   
Basit bir örnek vermek gerekir ise, tarçınlı bir sütlü tatlının damak tadını tamamlayan hatta belirleyen şey; bir sosyal medya alanında tatlımızın resmini paylaşmak veya tatlının damağımızda bıraktığı tadı 140 karakter ile yazıya dökmek olabiliyor. İyisi ve kötüsü tartışma konusu bu yeni gibi görünen bu durum, temelleri çok zaman öncesinden dayanan “gösteri toplumu” kavramının ete kemiğe bürünmüş hali olarak yaşamımızı sarmalıyor. Artık iş yaşamımızda ve özel hayatımızda gösterimlerimizle var olmak zorundayız. Yaşam, online ve offline imajların içinde değerlendiriliyor. 
Dijital doğanlar kuşağının online yaşamları, doğası gereği “olağan şüpheliler” kuşağını da kitlece büyütüyor. Çok fazla sayıda ve hızla tükenen medyalar ve görsel-işitsel malzemeler, zorunlu olarak gizlilik ve güvenlik isteğini pekiştiriyor. Özel yaşamaların paylaşılması, çatışmaların sosyal medyada çeşitlenmesine neden oluyor.
Bir mekândan check- in yapıp, çektiğimiz resme sepya filtre uygulayıp, tweetlemek veya facelemek artık göreneklerimiz arasına girmiş durumda ve seviyoruz. Gittikçe hızlanan bu iletişim biçimi, bugünümüz için doğru bir sosyal yaşam biçimi oldu. Ama doğrularımızın bile mobilite ve rekabet ortamında sorgulanması, yenilenmesi gerekebiliyor.
Milenyum dünyasının halkları içinde bizler, 1950 yıllarda akademik teori olan “gösteri toplumu”nu iş ve özel yaşam içinde deneyimlemek zorundayız. Gösterme, gösterimin önüne geçmiş bulunuyor.
Şimdiki kuşakların unuttuğu kelimeler (cilve, edep v.s.) ve haller (vuslat, hicran v.s.) Çok uzak olmayan bir gelecekteki kuşakları için hayaller ve özlemler olacak.


Ahmet Usta