29 Aralık 2012

Konuşmayı Tanıma Ve Yazıya Çevirme Teknolojisi - 1


Bilgisayara ses ile komut vermek!


Konuşmayı tanıma ve yazıya çevirme teknolojisi, yakın geleceğimizdeki en önemli tekno-mobil gelişim olacak. Ses teknolojileri, internet ile gelen dijital iletişim dünyamızın tamamlanması ve “dijitalize” olmamız anlamında geliyor. Yeni ses teknolojileri programları, kendi içinde 3 kısma ayrılıyor: sesli arama, sesli komut ile yönetme ve konuşma sesini yazıya dönüştürme.

İngilizce’de voice dictation, speech recognition, speech to text gibi isimlerle nitelenen bu yazılımlarla; sesli arama ve mesajlaşma, ses ile arama motoru sorgulama, ses komutları ile işletim sistemini yöneltme, ses kaydını metin formatına çevirme ve metin formatını ses dosyasına dönüştürme gibi uygulamalar yapılabiliyor.
mobil uygulamalar  ve sosyal medya - mobile applications and social media


Konuşma tanıma ve yazıya dönüştürme (Speech Recognition – Speech to text) teknolojisi nedir?


Konuşmayı tanıma ve yazıya çevirme teknolojisi, (Speech Recognition – Speech to text – Voice Dictation) klavyeyi kullanmadan konuşarak komut verme ve konuşmalarınızı yazıya dönüştürme teknolojisidir. Bu teknoloji ile yazılarınızı konuşarak yazabilir, işletim sisteminizi sesle komuta edebilirsiniz. Konuşmayı yazıya dönüştürme teknolojileri, insanlığın teknolojiden beklediği son evrimi müjdelemektedir. Bu beklenti insanın en doğal iletişim biçimi olan konuşma ve dil yetisiyle, teknik araçların hızlı ve kolay kullanımının sağlanmasıdır. Tabi ki yüzyıllardır özlemi çekilen bu arayışın günümüzde geldiği nokta da, gelişim tamamlanmadı ama çok önemli mesafe kat edildiğini görebiliyoruz.

Windows  Speech Recognition İnceleme Videosu



SR, STT, VD, TS olarak tanımlanan konuşmayı tanıma programlarının açılımlarına bakarsak;

SR – speech recognition, konuşma sesini anlama, yazı dönüştürme ve işletim sisteminin sesle komuta edilmesidir. SR yazılımları, görme ve fizik engelli insanların bilgisayar kullanımına olanak sağlamıştır. Yazılım, kişilere işletim sistemlerini konuşarak klavyesiz yönetme becerisi kazandırır. 

STT – speech to text, sadece konuşmayı metne dönüştüren yazılımlardır. 

VD – voice dictation, çoğunlukla mobil sistemleri sesle komuta etme uygulamalarıdır ve en popüler olanlarıdır. VD uygulamaları; sesli komutla arama motoru kullanabilme, sesle mesaj yazma ve mesajı gönderme, olanaklarını sunmaktadır. 

TS - text to speech yazılımları ise, bir alt kategori olarak ses dosyalarını yazıya dönüştüren yazılımlardır. TS uygulamaları, daha çok medya çalışanlarının basın toplantısı ve röportaj gibi ses kayıtlarını hızlı bir şekilde yazıya döküp, deşifre etme ve ajanslara servis etme gibi alanlarda kullandığı bir önemli teknolojidir.

En Popüler Ses Tanıma Yazılımlarının İngilizce Test Sonuçları


1. Dragon Naturally Speaking: 17 hata, 93% doğruluk
2. Windows  Speech Recognition: 19 hata, 92% doğruluk
3. IBM ViaVoice: 11 hata, 90% doğruluk
4. MacSpeech Dictate: 12 hata, 94% doğruluk
5. E-Speaking: 34 hata, 86% doğruluk

Uyarı: test bireysel denemedir, optimist yaklaşılmıştır, genelleme içeremez!

En Çok Kullanılan Uygulamalar: Google Voice Search Ve iOS Siri


Apple mobile iOS ve Linux tabanlı Google Android mobil işletim platformlarında kullanabileceğiniz iki önemli uygulama var: Google Voice Search ve Siri. iOS tabanlı çalışan Siri uygulaması, yapay zekâ üzerindeki çalışmalar sonucunda Apple şirketinin piyasaya sunduğu bir hizmettir. Siri’nin lansman sürecinde “akıllı asistan/sekreter” olarak ön plana çıkarılması tüm dünyada ilgiyi bu uygulamanın üzerine çekmişti. Hatta Siri, Apple mucizesinin mobil ortamda göz bebeği olarak kabul edilmişti.

Siri: “Size Nasıl Yardımcı Olabilirim?”


“What can I help you with?" sloganı ile lanse edilen Siri, iPhone ile yapay zekâyı evimize değil, elimize getirmeyi vaat ediyordu. Siri “İstekleriniz onun için bir emirdir” mottosu ile piyasaya sürüldü ve büyük ilgi gördü, başta İngilizce ve kıta Avrupası dillerinde çok yüksek oranda kullanım başarısı gösteren uygulama, Apple mucizeleri listesinde ilk sıralarda yer aldı, alıyor. Fakat Türkiye gibi Apple ürünlerine yoğun ilginin olduğu bir ülkede Siri uygulaması, Türkçe dil desteği henüz olmadığı için maalesef İngilizce kullanılıyor.
Siri:"What can I help you with " - "Sana nasıl yardım edebilirim"

Google Voice Search Uygulaması


Google Voice Search, Google’ın 2010 yılında çıkardığı bir uygulamadır ve mobil-deskop tüm sistemlere entegre edilmiştir. Google'ın telaffuz edilen kelimeleri, metin haline çeviren konuşma tanıma teknolojisinden faydalanan Voice Search, Android tabanlı olmasıyla özellikle İngilizce mobil ortamlarda çok başarı oldu. Google’ın diğer dünya dillerini geliştirmedeki beceri ve birikimi sayesinde, bu uygulama Türkçe olarak kısıtlı da olsa başarıyla kullanılıyor. Google Voice Search’un başarısında, Google ekibinin ekstra çalışmaları da çok önemli etki göstermektedir. Google, dünyanın değişik yerlerinde var olan dilleri, veri olarak kütüphanesine dahil ederken bir yandan farklı telaffuz örneklerini toplamaya devam ediyor ve şive farklılıklarını sistemine entegre etmeye çalışıyor.
voice search with Google - Google ile sesli arama


Google Voice Search ve iOS Siri  Karşılaştırma Videosu



Bilişsel bir özlem olarak, metin ve konuşma sesinin kendi aralarında dijital dönüşüm içermesi, insan doğasının online ve offline bütünleşmesinin son noktası olarak değerlendirebilir. Masaüstü-mobil yazılımlarla birlikte ses teknolojilerinin hayatımızda girmesiyle birlikte, “kalem-defter” gibi analog araçlarımız artık “retro teknikler” olarak kabul edilmeye başlanmış görünüyor.

Belki de çok yakın bir zamanda, ses komut teknolojileriyle, tüm dünyanın tek bir dilde (İngilizce) iletişime girmesi mümkün olabilecek. 

Ahmet Usta

Kaynak:
http://en.wikipedia.org/wiki/List_of_speech_recognition_software
http://www.google.com/intl/tr/insidesearch/features/voicesearch/index-chrome.html
http://www.apple.com/ios/siri/



18 Aralık 2012

Hobbit: Beklenmedik Yolculuk


The Hobbit: An Unexpected Journey

Yönetmen: Peter Jackson
Senaryo: J.R.R. Tolkien’in Hobbit romanından Peter Jackson, Fran Walsh, Philippa Boyens
Oyuncular: Martin Freeman, Ian McKellen, Cate Blanchett, Ian Holm, Christopher Lee, Hugo Weaving, Elijah Wood, Orlando Bloom, Andy Serkis, Richard Armitage, John Bell, Luke Evans, Ryan Gage, Evangeline Lilly
Tür: Fantastik – Macera
Ülke: ABD, Yeni Zelanda – Süre: 170 dakika
Hobbit: Beklenmedik Yolculuk -The Hobbit Unexpected Journey- poster


Hobbit: Yüzüklerin Efendisi destanın öncesine gidiyoruz


Ve iyilerle kötüler yine mücadele ediyor. Tolkien’in, “Yüzüklerin Efendisi” romanının tarihi olarak öncesini konu alan Hobbit romanından uyarlanan Hobbit: Beklenmedik yolculuk, serinin ilk filmi. “Yüzüklerin Efendisi” sinema filmleri üçlemesinin yönetmeni Peter Jackson, yeni üçlemenin ilk filminde de anlatısına kaldığı yerden devam ediyor. Tüm dünyada büyük beğeni ve ticari başarı kazanan Yüzüklerin Efendisi efsanesinin tematik alt yapısını oluşturan Hobbit kısa romanı, Tolkien’in kaleminden çıkan fantastik Orta Dünya’nın temel hazinesini oluşturuyor.




Yeni macera: “ Yalnız Dağı” ejderhadan kurtaracağız…

Kahramanımız Bilbo, Hobbit topraklarında huzurlu bir hayat sürmektedir ve ülkesi Shire’de her şey güzel gitmektedir ama bir gün büyücü Gandalf aniden ortaya çıkar. Gelişmeler Bilbo’yu, 13 cüceden oluşan bir macera grubunun içine sürükler. Cücelerden oluşan bu grubun amacı, Ejder Smaug’dan Erebor’un kayıp Cüce Krallığı’nı geri almaktır. Bilbo, çıktığı beklenmedik yolculukta; Goblinler, Orklar, dev örümcekler, şekil değiştirenler ve büyücülerle dolu yollardan geçecektir.


Karakterleri hatırlayalım

Bilbo Baggins (Martin Freeman): Öksüz Frodo’yu evlat edinen maceracı adam. Bilbo, yüzüğün karanlık gücünden etkilenmeyen tek kahraman. Hem evcimen hem de maceraperest.
Gandalf (Ian McKellen): İyiliğin savunucusu ve bilge büyücü. Kötülüklere karşı mücadelenin lideri.
Gollum (Andy Serkis): Asıl adı Smegol olan yüzük yüzünden değişime uğramış bir hobbit. Şizofrenik, cinayetler işleyerek mağaralarda yaşıyor, kötülüğe meyilli, kendine yabancı, farklı diliyle dikkat çeken kahraman ve akıllardaki kelimesi: “Kıymetlimissss”
Saruman (Christopher Lee): En güçlü büyücü. Elf’lerin yanında huzuru temsil etse de gizli kötülüklerin yaratıcısı büyücü.
Thorin (Richard Armitage): Kayıp krallığı kurtarmaya çalışan 12 cücenin lideri, devrik cüceler kralı.
Smaug: Cüceler krallığını ele geçiren ejderha.
Elrond (Hugo Weaving): İyilerin yanında olan yarı Elf olan Rivendell kralı.
Azog (Manu Bennettt): Yaratık Ork’ların lideri, cücelerin düşmanı, ejderhanın askerlerinden.
Ve diğerleri 
Hobbit - poster 2

Yüzüklerin efendisi destandı, Hobbit ise masal!

Yüzüklerin Efendisinde yüzüğe hakim olacak tek kişi olarak Frodo ümit iken, Hobbit’de Bilbo bir yardımsever kahraman olarak rol alıyor, böylece Yüzüklerin Efendisi'ndeki epik fantastik evren, Hobbit’de evden kaçış masalı temasında naifleşiyor.


Tekrar Orta Dünya’dayız.

Tolkien romanlarının fantastik evrenin kendi dili, lehçesi, anlamı ve metaforu; sinemaya uyarlandığında teknik olarak eksiklik gösteriyor ama Peter Jackson’nun ustalığı bu açığı kapatıyor. Peter Jackson’un; aksiyon betimleme ve genel plan çekimleri, 3D ve Special efektleri kullanma başarısı, anlatının masalsılığını hep güçlü kılıyor. Gollum, karakterinin kişilik bölünmesi içerisinde nevi şahsına münhasır Orta Dünya karakteri olarak yer aldığı sahneler çok başarılı ve eğlenceli. 

Gollum 

Meraklısına: Hobbit ve Felsefe

İthaki Yayınları’ndan çıkan “Hobbit ve Felsefe”  kitabı,  Bilbo, Frodo, Gandalf ve Gollum karakterleri  ile Platon, Nietzche ve Kant gibi filozofların düşünce sistemlerini karşılaştırıyor. Temel olarak Tolkien’nin kaleminden çıkmış fantastik evrenin görünmeyen izleklerini inceleyen kitapta, Bilbo’nun macera tutkusu, Gollum’daki dönüşüm v.s. analiz ediliyor. Kitap, felsefe incelemesi altında Tolkien’in eserlerindeki  sanat, adalet ve güzellik arayışlarının sembolleştirilmesini çözümlüyor.
Hobbit - poster 3

 “Yolculuk, başladığı noktaya döndüğünde hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktır” 

Joseph Camphell’in “Kahramanın Sonsuz Yolcuğu” adındaki klasik kitabının senarist ve sinemacıların başucu kitabı olduğu biliyor. Yolculuk temasının özellikle sinema gibi popüler sanatlarda kullanılması ile neredeyse “yolculuk” metaforundan “yol filmleri” denilen bir türün gelişmesi sağlamıştı. Hatta yol filmleri kendi içinde, gönüllü yolculuk ve tekin olmayan yolculuk gibi ikiye ayrıldı. Tolkien, Hobbit’de gönüllü yolculuk temasına yakın duruyor. Yüzüklerin Efendisi ise, kötülüğün beklenmedik ve karşı konulmaz görünümleri içinde kahramanların tekinsiz yolculuğunu anlatıyordu. 



Kahramanın sonsuz yolcuğu kitabının temelde anlattığı, insanın zaman olarak lineer-doğrusal hareket etse dahi, hareketin başlangıcı ve sonucu arasında döngüsel-çember bir hakikatin olduğudur. Gandalf’ın yada Tolkien’in dediği şudur: “Dünya kitaplar değil; orada, dışarıdadır." Kahraman yada kahraman olamayan, Bilbo’nun Gandalf’a dediği gibi “eve döndüğümde bir şeyler değişmiş olacak” hissiyatındadır. Yolculuk hikayesi yani huzurlu ortamdan tekinsiz bir maceraya çıkıldığında; bu sizin, Bilbo’nun yada Odysseus'un maceraları da olsa, çember tamamlanmayacak ve hareket noktasına geri döndüğünüzde değişmiş yada daha da yabancılaşmış olacaksınız.
Hobbit - poster 5

Sonuç olarak Hobbit; Üç boyutlu teknoloji ile gelen 3 saatlik bir masal. Kaçmaz!

Ahmet Usta

16 Aralık 2012

Dijital Doğanlar ve Online Davranışları


Yaşadığımız offline veya online sistem, bizi gittikçe sarmalıyor. Dijital doğanların, tekno-mobil hayat ile daha bütünleşik olmaları; onları daha vandal kimliklere sokabiliyor. Kamusal olma, her yerde görünme isteklerimiz, belki de tek bir kimlik dahi oluşturamamamızın sonucunda ortaya çıkıyor. Sosyal medya dünyasındaki iletişim; kamusal öfkelerimizden boşalırcasına trend tabiriyle ezikleme-atarlama biçimlerinde kendini gösteriyor. Sokağın kalabalığı içerisinde yitip giden  “delikanlı”larımızın yerini, kampanyalar-promosyonlar-hediyeler peşinde sektörleşen ve giderek büyüyen “klavye delikanlıları” alıyor. Sosyal medya mecraları, parazitlerle dolu bir maceraya dönüşüyor.

Login Yaşayanlar

Dijital doğanlar, siber kültür içindeki oyun ve topluluklarda temsili olarak değil, kişiliklerini motive ederek hareket ediyorlar. Şimdiki çocuklar yani “harika çocuklar”, sanal dünyada eski kuşaklar gibi oyun oynamıyor, oyunu yaşıyorlar, gerçeklikle bağlantılarını oyun içinde eritip, hiper-gerçekliği bedenleştirebiliyorlar. Hiper-gerçekliğin, kişi ve kitlelerce kabul edilmesi 90’li yıllarda belli bir entelektüel içgörü gerektirirken, dijital doğanlar bu hali bilişsel olarak oyun içinde yaşıyorlar. Belki de sonuç: Game Overdose

photographer-Philip Rebstock 

Yeni kuşak, önceki kuşakların yaşadığı teknik-ekonomik ve estetik zorlanmayı, dijital dünyada yaşamıyorlar. Gittikçe artan bir medya görseli karmaşasında, “emek vermeden yemek” ya da “tez yoldan parayı bulmak” halleri, dijital doğanlar için “değiştirilmesi teklif dahi edilemez” anayasa maddesi olmuş görünüyor. Sahip olunan dijital kimlikler, çeşitli illegal seeding ya da trolleme çalışmalarıyla pazar ekonomisine entegre ediliyor. Viral ve amorf stratejiler, kişi ve toplulukların amaçlarına hizmet ediyor.

Gelecekte Sosyal Medya Dili

Tabi ki sosyal medya ile gelen yeni medya, yeni etkileşim biçimleriyle beraber önemli değişimler getirecektir. 140 karakterle twit atarak kendini ifade etmek; yeni bir dil anlayışını, haber hatta şiir üslubunu oluşturabilir. Video izleme süresinin gittikçe kısalması, didaktik ve tekrarlayıcı rutin görsel içeriklerin elenmesini sağlayabilir, görseli daha efektif kılabilir. Durum güncellemelerinin 3 satırı geçmemesi,  hal ve gidişat hakkında daha nesnel bilgi verebilir. Her değişim, tabi ki fırsatları ve kullanım handikaplarını beraberinde getirecektir.

Ahmet Usta 

9 Aralık 2012

Çakallarla Dans 2 - Hastasıyız Dede


Yönetmen ve senarist: Murat Şeker
Oyuncular: Murat Akkoyunlu, Şevket Çoruh, İlker Ayrık, Timur Acar, Doğa Aziz

Çakallarla dans 2 - Hastasıyız dede - Afiş

Hapishaneye düşen dört kafadar, sıkıntılı günler yaşarlar. Kafadarlar, hapishanede tıbbı denek olmaları karşılığında şartlı tahliyeden yararlanıp, tekrar dışarı çıkarlar. Kahramanlarımızın amaçları, artık çakallık yapmadan temiz yollarla hayatlarını sürdürmektir ama yaşadıkları karşısında tekrar yılgınlığa düşüp, eylem kararı alırlar.

İlk filmin vizyonda ve sonrasında internet üzerinde büyük ilgi görmesi üzerine ikincisi çekilen Çakallarla Dans 2: Hastasıyız dede, tipik son dönem Türk komedi filmi. İlk filmin fan kitlesine güvenerek iyi gelir hedefleyen film, popüler komedi filmlerinin bildik trüklerini kullanıyor.

Mahalle kahramanlarımız, yılgınlıkla isyan bayrağını açıp AVM'de eylem yapmaya, halkı "Tüketmeyin, tükenmeyin" söylemine çekmeyi amaçlıyorlar, fakat yapılan planlar beklenmedik yerlere gidiyor.

Tabi ki bir dilin zenginliği olarak argo, karakter sloganları ve oyuncuların doğaçlaması filmi komik kılıyor fakat genel aksiyon olarak ortada “durum komedisi” yaratacak arızalar tam olarak gerçekleşmediği için filmin orta bölümleri komediden uzaklaşırken, eğlenceli finali ile genel olarak keyifli bir seyirlik sağlanıyor.


“Abiler! En sevdiğim balık Flipper”

Del Piyero'nun "Abiler! En sevdiğim balık Flipper” diyerek polislerden medet umması yada kimliksiz kimliklerimize gönderme yapan “Ne biçim adam lan bu! Türkçe bile küfür edemiyor” gibi incelemeler anlık kahkahalara neden oluyor.

Del Piyero Hikmet (Murat Akkoyunlu) ve Muhasebeci Servet (İlker Ayrık) sahnelerinin gerektirdiği gaglarda ve doğaçlamada çok iyi performans sergileyip coşuyorlar. Öte yandan gerek drama filmlerinde gerek ise bu filmde komedi performansı ile kayınço Gökhan (Şevket Çoruh) neredeyse klişe bile olmayan bir oyunculuk sergiliyor.

Başrollerde sosyal medya / twitter var…

Sosyal medya / Twitter filmin sonlarında sahne alıyor. Twitter, eksen karakter olarak filme girip kafadarların eylemlerinin amacından sapmasına ve yeni bir tezgâhın kurbanı olmalarına viral olarak etki ediyor.

Cezaevindeki Akıl babası yada yaşam felsefecisi Tayyar abinin isminin atfen Tayler Dördin olması ve filmin temel aksiyonu “AVM tüketime hayır!” şakası gerçekten hoş. Filmin sonunda Tayyar abinin asıl sistem mühendisleri kadrosundan olması ve “sistemi eleştirirken onun neferi olma” klişesi, filmin asli olarak hiçbir şeyi ciddiye almadığının başarılı bir anlatımı.

Yönetmen Murat Şeker’in sinemacı olarak,  70’li yılların Yeşilçam komedi-dram üslubunu yaşatma çalışması bu filmde iyi sonuç vermemiş. Yönetmenin ilk çalışması “İki film birden” filmi, komedi ile dram kaynaşması adına çok başarılı bir filmdi.

Filmdeki belden aşağı espriler ve argo,  bazen 10 numara 5 yıldız iken,  bazen de “2012 yılında hala bunlara mı gülüyoruz!” diye insanı şaşırtabiliyor. Filmin kapanış fragmanındaki çekim hatalarının, filmin genelinden daha komik olması bir başka ilginçlik bence. Final sahnesinde dört kafadarın yaşadıkları kumpas sonucu, karşı oldukları AVM'de animasyon grubu olarak görev almaları ve fonda Barış Manço’nun unutulmaz “Arkadaşım Eşek” şarkısı, sanırım filmin en akılda kalıcı sahnesi.

Çakallarla Dans 2,  kaçırılmayacak bir film olmasa da,  neşeli dakikalar geçirebileceğiniz bir Türk filmi.

Hadi dedeler, bekliyor nineler! :)

Ahmet Usta

3 Aralık 2012

İnternet Ortamında Pazarlama Ve Niş Ürünler Rekabet Analizi


Arz Yaratma

Pazarlama, arz yaratma zanaatıdır. Bu anlamda pazarlama sektörünün dinamikleri, internet ortamındaki pazarlama faaliyetleri içinde geçerlidir. Pazarlama çalışmalarında adı sıkça geçen,  4P kavramı online pazar ve niş ürünler içinde yol gösterici olacaktır.

Pazarlama Karması – 4P

Pazarlama karmasının 4 öğesini basitçe tanımlayarak ilerleyebiliriz.  4P: product (ürün), price (fiyat), place (dağıtım), promotion (tutundurma) faaliyetleri olarak “pazarlama karması”nı oluşturur. Pazarlama karması, Philip Kotler tarafından kavramlaştırılan bir paradigma, tabi ki gelişen pazarlar ve teknikler içinde yeni isim, şekil ve eylemlerle melezleşerek gelişmekte ve değişmektedir. Karmanın online dünyadaki karşılığı, ek tanımları ve eylemleri beraberinde getirmiştir.

Pazar Analizi

Niş (niche) olan yada olduğu düşünülen ürünün dahil olduğu pazarın analizi yapılmak zorundadır, tabi ki niş olabilme koşullarının belirlenmesi gerekiyor. Mesela battal boy kışlık elbise üzerinden niş konumlandırma hedefleyebilirsiniz ama pazar analizi sonucunda piyasa doygunluğu yüksek ise yada piyasanın mali hacmi online ticaret için yetersiz kalıyorsa, niş eylem planını revize etmelisiniz. Niş pazarın, küçük ama bakir bir alan olarak  verimlilik içermesi şarttır.

Hedef pazarımızın temel rakamlarını öğrenmeliyiz, tekstil pazarının alt dilimde bir niş pazar ise hedefimiz, bu pazarın, kurumları, kişileri, ürün fiyatları, kullanıcı kitlesi veri olarak elimizde olmalıdır. Temel kuralımız, rakipler ve fiyatlar ekseninde mali tabloların öğrenilmesi ve pazarın analitik olarak değerlendirilmesidir. Bu anlamda ekonomik dalgalanmaları görebilmek için geçmiş 2 yıllık dönem incelenmelidir.

Yeni ürünlerin ve dağıtım kanallarının satın alma davranışındaki etkileri, e-ticaretin protokol ve verimliliği, iş ortaklığı ağları ve partner şirketler, promosyon ağları,  B2B oluşumları ve web ağları, tedarik ve lojistik standartlar gibi başlıklarda niş pazar çember içine alınıp; mali, teknik ve online ortam içinde değerlendirilmelidir. Böylece arz sürecinin öncesinde maliyet rakamlarımızı belirginleştirmiş oluruz. Rakiplerin fiyat, kampanya, promosyon, iş ortaklığı yapılarının analizi ve bu analiz sonucunda elde edilen veriler ile, markamızın fiyatını ve ürün konumlandırmasını belirleyebiliriz. Ayrıca niş ürün arzı yapacak şirket, online ortamlarda tanıtım ve satış çalışmalarını teknik olarak önceden test etmelidir.

Pazar analizinin bir diğer halkası ise, Türkiye’ye gelmemiş trend hizmet ve ürünleri olgunlaşma sürecinde yakalamak için "yurt dışı pazar araştırması" yapmaktır. Yurt dışından elde ettiğiniz sonuçları yerli piyasa beklentileri ile karşılaştırarak kendi markanız adına atılımlar yapmak, pazar gücünüzü arttıracaktır.

Gedik Analizi

Tüm pazarlar, legal ve illegal açıklar, gedikler üzerine kuruludur. Pazar gedikleri sektörlerin gelişimi için fırsat ve hareket alanıdır. Sektörün açık alanlarının belirlenmesi ve fırsata dönüştürülme potansiyeli niş pazarlar ve niş ürün konumlandırma için en başarılı arz alanlardır.
Niş marka konumladırma - what is branding?

Arz sonrasında karşılaşılacak rakip rekabet dirençlerine karşı güçlü tepkiler verebilmek için “direnç eylem planları” hazırlamak markanız için şarttır. Hangi rakiple öncelikli pazar payı rekabetine girilmeli?  Hangi güçlü rakip ile rekabet unsuru başlangıçta sınırlı tutulmalı? gibi sorulara rakip analizi cevap verecektir. Rakiplerin şimdiki şartlarda güçlü yanları kabul edilmeli, ürünümüzü arz ettikten sonra rakiplerin agresif rekabet savunmalarına karşı online ve offline tedbirler ve eylemler belirlemeliyiz. Rakiplerin güçlü altyapıları karşısında sizin, kendinizi "rekabet edemez" gördüğünüz alanlar var ise, bu alanları arz sürecinizin ilk döneminde ertelemelisiniz. Rakibin zayıf yada yoğunlaşmadığı hizmet / ürün çeşitlerine, niş alanlara kanalize olup niş konumlandırmanızı bu alanlarda belirginleştirmelisiniz.

Rakip Analizi

Temel rakip analizi, başlıklarımız şunlar olmalıdır:  Rakiplerin ürün - hizmet kalitesi, dağıtım ağıları, ürün / hizmet güvenilirliği, e-ticaret güvenliği, rakiplerin müşteri hizmetleri, hedef kitleye ait demografik bilgiler ve CRM verileri ve diğer güncel bilgiler.

Swot analizi, piyasaya arz hazırlığında olan bir firma için yapılacak bir çalışma değildir. Niş konumlandırma için, swot analizi reverse edilerek rakipler üzerinden gerçekleştirilip, rakiplerin güçlü ve zayıf yanları belirlenmelidir. Rakip analizi sonuçları;  bizim, rakiplerin ve pazarın eksiklerini bulup, onları fırsat indeksine çevirmemiz için temel ihtiyacımızdır. Rakiplerin pazar içindeki payları, ciroları ve satış rakamları değerleri ile kendi ürün fiyatımızı ve marka konumlandırmamızı doğru şekilde yönetebiliriz. Rakipler üzerinden yapılacak temel bir maliye analizi, vergi ve gider kalemleri sonucunda piyasadaki kar marjının belirlenmesini, sizin hedef fiyat politikanızı ve en azından 1 yıllık ticari ön gürünüzü belirginleştirir. Pazardan pay alma hedefimizin, zaman çizelgesinde öngörülmesi mali amacımızı somutlaştırır.


Niş ürün & marka

Niş Pazar analizi, alt pazar ve kitle sayısı olarak sınırlı olduğu için yönelim, bilgi ve hareket kolaylığı sağlar. Medya, yönlendiriciler, uzman kişiler, sektör temayülleri, WOM söylenti, satın alma tepkileri, sosyal medya paylaşımları size fikir verecektir. Rakiplerin, müşteri kitlesine karşı kullandığı iletişim dili, iletişim kanalları, sosyal medya, destek hizmetleri ayrıca analiz edilmelidir.

Pazar hareketi, kitle tutumları, kitlenin yıl içindeki satın alma hareketindeki dalgalanma ve nicelikleri izlenmelidir. Müşteri profillerinin analiz ile keskinleştirilmesi, müşterinin mevsimsel ve lokal hareketleri,  grup ve kişi beklentilerini öğrenmek; tanıtım faaliyetlerinizi optimize edecektir. Demografik ve psikolojik yapılanma olarak kitlenin piyasadaki hizmetlere / ürünlere doygunluk derecesi, sizin niş ürün arzınızın yeter miktarda talep görmesi için büyük önem taşır.

Ahmet Usta

25 Kasım 2012

Skyfall: 007 James Bond


Bond 50. Yılında Geri Döndü


IMDB notu:8.2 - 143 dakika
Yönetmen: Sam Mendes Oyuncular: Daniel Craig, Javier Bardem, Judi Dench, Naomie Harris

Filmin Konusu


İngiliz istihbarat servisi MI6 ciddi bir saldırıya uğrar ve kurumun sistemi çökme noktasına gelir. James Bond ise son görevinden sonra kayıplara karışmıştır. MI6’nın içine düştüğü zor durum ve bilgilerin çalınması karşısında servis başkanı bayan M, Bond’u tekrar göreve çağırır. Bond, kendisi gibi eski bir ajan olan tehlikeli Silva ile mücadele etmeye başlar.


Kod adı 007 olan ajan James Bond, serinin 23. Filmiyle yeniden beyazperdede. İlk Bond filminden 50 yıl sonra gelen yeni filmde güçlü bir ekiple karşı karşıyayız. Son James Bond’umuz Daniel Craig, kötü adam Silva rolünde usta oyuncu Javier Bardem ve yönetmen olarak Amerikan Güzeli ile kendini kanıtlamış Sam Mendes.

Eski saha ajanı Silva’nın kontrolden çıkıp, ekibiyle birlikte anti-ajan / hacker olarak MI6’nın güvenlik sistemini çökertmesi ve devam eden saldırıları filmin aksiyon çizgisini belirliyor. Son görevindeki başarısızlık sonucu saha görevinden alınan Bond hem mesleğine dönmek, hem de itibarını tekrar kazanabilmek için kendisiyle, servisle ve teröristlerle zorlu bir mücadeleye girişiyor.
skyfall poster
Yeni Bond hikâyesi, önceki filmlerdeki gibi güncel dünya ve teknolojiyi gerçekliğini kısmen anlatıyor. MI6’in Ajan kimliklerinin çalınan harddisk sonucu internette yayınlanması karşısında çaresiz kalan servis, gizli servislerin soğuk savaş dönemindeki gücünden çok uzak olduğu gerçeğini yansıtıyor. Diğer taraftan gelişen teknoloji sonrasında gizli servislerin artık bilgi toplama değil, bilginin saklanmasından ve güvenliğinden sorumlu olduğunun altı çiziliyor.

Filmde geleneksel Bond filmlerinin aksiyon ve mantık hataları belli çizgide devam ettiriliyor. Dünyanın en büyük gizli servislerinden birinin “harddisk çalındı” gibi bir durumla karşı karşıya kalması fazla çocuksu ve yapay kalıyor. Bond iki kere ölümcül kaza yaşıyor ama nasıl kurtulduğunu bilmiyoruz, bir yanıyla bunları hikâyenin masallaştırılması olarak da görebiliriz.
Tüm James Bond Aktörleri 

İstanbul Sahneleri


Filimde yer alan İstanbul sahneleri bence çok başarılı, son yıllarda genellikle B sınıfı aksiyon filmlerindeki kullanılan Türkiye manzaralarına karşı Skyfall daha iyi etkileyici. İstanbul sahnelerinin filmin girişinde yer alması ve yüksek aksiyon içermesi biz Türk işleyiciler için daha heyecan verici oluyor.  Maalesef sahne sesleri olarak Türkçe ve şehir hayatı kötü yansıtılmış ama filimin dünya genelinde vizyon yaptığı düşünürse bunun dikkate alınmaması son derece doğal.  Özellikle yıllardır içinden geçtiğimiz kapalı çarşının üstünde, çatılarında gerçekleşen motosikletli kovalamaca sahnelerinin anlatımı ve aksiyon dozu yönetmen Menders’in ustalığını gösteriyor.

Filmin çok beğenilen Skyfall isimli tema müziğini aşağıda Adele’den dinleyebilirsiniz. 


Oyuncu Performansları

Son Bond Daniel Craig ile ajanımız evrimleşerek daha rasyonel bir kimlik kazanmış, Bond mitindeki “karşı konulamaz ajan” tiplemesi daha gerçeğe yakın betimleniyor. Bu anlamda Craig’in başarılı bir oyunculuk sergilediği söylenebilir. No Country for Old Men  ve Biutiful’deki rolleriyle hafızalara kazınan Javier Bardem, bu filmde de çok başarılı bir kötü adam portesi çiziyor. Bardem, Silva karakterinin öfkesini ve kıvrak zekâsının güçlü yüz ve beden ifadeleriyle çok iyi anlatıyor ve filmi sürükleyici kılıyor. M rolünde seyircinin alıştığı üzere Judi Dench rol alıyor, servis başkanının ikilem ve mantık sorgulamalarını vasat bir oyunculukla sergiliyor.

Skyfall - poster 2

Seksi Bond kadınları olarak ajan Eve rolünde Naomie Harris ve Severine rolünde Berenice Marlohe rol alıyorlar.  İki seksi Bond kızının, film içinde beden gösterme dışında bir önemleri yok,  Ursula Andress ve Claudine Auger gibi eski Bond kızlarıyla karşılaştırıldığında, seksi ve çekici olamıyorlar.

Bond'un gece hayatı:)

Yönetmen Sam Mendes Farkı

Yönetmen Mendes’ın ustalığının filmin senaryo açıklarını kapadığını söylebilirim. Filmin içindeki ince detaylarda karakterlerin ikilemlerini sahneleme noktasında Mendes üslup farkını ortaya koyuyor. Birkaç yönetmen inceliğine değinmek gerekir ise: Giriş sahnesinde flu görüntü ile kameraya yaklaşan ajan (gölge miti), klasik olmuş Bond jeneriğindeki grafik ve diyagonal tasvirlerle kendiyle savaşan kahraman miti, Şangay gecesinde 007 ile terörist arasındaki kapışma sahnesindeki göz alıcı ışıklar ve hologramlarla tekno-rezidans gerçekliği.

Detaylar ve Analiz


007 Bond, doğduğu ve ailesini kaybettiği terk edilmiş Skyfall kasabasına dönerek, çocukluğunun travmatik gerçekliğiyle filimin sonunda yüzleşiyor. Servisin yaptığı psikoloji testinde  “çocukluktan kalma kişilik bozukluğu” ile yaftalanan Bond, zaten hiç sevmediği Malikâneyi ateşe verip, bayan M.’yi kurtarırken, geçmişle olan travmasını iyileştiriyor.

Dijital ajanların yükselişi, saha ajanlarının düşüşü filmin diğer anlatı teması, yeni kuşak genç ajanların yada başkanın masa başı çalışması, Bond karakterinin hem kişilik hem de meslek rekabetini vurguluyor. Dijital ajanlar ve teknolojinin çözümsüz kaldığı noktalarda devreye giren yine Bond oluyor, bir telsiz/radio ve bıçak görevi tamamlamasına yetiyor.

Görevini kötüye kullanmaktan yargılanan Bayan M.’nin şeffaflaşan dünyanın aslında matlaştığı, renklerin değil matlığın olduğu yerde, gölgeye ihtiyaç olduğu, böyle bir dünyada kimsenin güvende olmadığı söylemi “saha ajanları” dünyasını gerçekçi kılıyor.
007 James Bond film afişleri

FBI görevlisi gerçek bir ajanın belirttiği gibi “Eğer bir ajan, James Bond gibi davranırsan ömrü yarım günden fazla sürmez” ama Bond kahraman olarak zekası, çekiciliği ve şansıyla perde daha çok boy gösterecek görünüyor. Sonuçta, Bond hayali bir kahraman!

a-what is your name?
b-My name is Bond, James Bond

Ahmet Usta

9 Kasım 2012

Gergedan Mevsimi - Rhino Season


Yönetmen –Senaryo: Bahman Ghobadi
Yapımcı: Menderes Demir, Bahman Ghobadi
Oyuncular: Monica Bellucci, Behrouz Vossoughi, Yılmaz Erdoğan, Caner Cindoruk, Beren Saat, Belçim Erdoğan

Önsöz: Bu filme Monica Bellucci’ye karşı olan saplantılı hayranlığımdan dolayı koşa koşa gittim. :)


Başrollerinde Monica Bellucci, Behrouz Vossoughi ve Yılmaz Erdoğan’ın oynadığı, yönetmenliğini Bahman Ghobadi yaptığı,  Gergedan Mevsimi filmi, İranlı bir şairin trajik aşk hikâyesini anlatıyor. 

Filmin Hikâyesi

Sahel İran’da Şah döneminde genç bir şairdir. Mina ise, Sahel ile tutkulu bir aşk yaşayan zengin aile kızıdır. Mina’nın şoförü, Mina’ya saplantı derecesinde âşıktır. 1979’da gerçekleşen Humeyni Devrimiyle Sahel ve Mina’nın hayatı altüst olur. Şoför, devrim muhafızlarına katılarak, aşkına karşılık vermeyen Mina’nın ve Sahel’in hayatını karartır. Politik şiir yazmakla suçlanan şair 30 yıl, eşi ise yataklık etmek suçundan 10 yıl hapisle cezalandırılır. İki sevgili cezaevinde kötü yıllar geçirir. Mina 10 yıl sonra serbest kalır, kocasının öldüğü söylenir. İkiz çocuğu ile tek başına kalan kadın İstanbul’a göç eder. Yıllar sonra Sahel’de cezaevinden çıkar, bir şair olarak aşkının peşinden İstanbul’a gelir. 

Bıçak Sırtı Anlatım

Film, anlatım biçimi olarak bıçak sırtı ilerliyor. Bir taraftan bildik bir aşk trajedisi ve çoğunlukla kötü oyuncu performansları, diğer taraftan şiirsel üslup ile görselleştirilen stilize simgelerin güzelliği. Film İran rejimini dönemindeki bir şairin gerçek yaşam öyküsünden esinlenmiş. Filmin yönetmeni Bahman Ghobadi, daha önce “Kaplumbağalar uçabilir”, “Sarhoş atlar zamanı” ve “Kimse İran kedilerinden bahsetmiyor” filmleriyle büyük beğeni toplayan Kürt asıllı İranlı yönetmen olarak tanınıyor. Önceki filmlerinde Ortadoğu’daki Kürt haklının gerçeklerini amatör oyuncularla belgesel yakın etkili bir dille anlatan yönetmen, yeni filminde simgesel bir anlatım kullanıyor. Hikâyenin temel yapısını çatışmalı aşk üçgeni oluşturuyor, aşkına karşılık bulamayan adamın sevdiği kadının hayatını zehir etmesi temel olay örgüsü. 


Yönetmen, görsel metaforları ön plana çıkaran stilist çalışmasıyla sinema anlatım biçimini ve içeriğini değiştirmiş görünüyor. Yaşanan dönemin gerçekliğine dair yönetmenin önceki filmlerindeki muhalif ve belgesel unsurlar, bu filmde çok az yer alıyor. Melodramik hikâye ile metoforlarla örülmüş şairin serüveni sentezi, belli bir seyirci kitlesine sıkıcı gelebilir. Yönetmen, son filmiyle yeni arayışlara ve tekniklere yönelmiş. Sürgün de olan bir yönetmen-yapımcı olarak ticari kaygı ve ihtiyaç ile amatör oyuncular ve minimal anlatımdan vazgeçmiş olabilir. Her şey sinema için yapılıyor :)

Oyuncular Performansları


Şairin yaşlılık dönemini canlandıran oyuncu kapalı kutu olarak kalıyor. Tabi ki şair personası, diyalogları değil izlenimleri ön planda tutan bir anlatım gerektiriyor ama filmin şairi bir süre sonra duygularını ifade etmez hale geliyor. 

Benim en büyük merakım: Monica Belluci gerçekten başarılı bir oyunculuk gösterebilecek mi? sorusunun cevabı olumsuz oluyor. Bellucci, çoğu filmindeki seksi kadın imajından kurtulmuş, makyajsız ve bakımsız görünse dahi, filmin içindeki  aşk halleri ve iki tecavüz sahnesi ile yine buram buram seks ve kadın kokuyor. Monica, bildiğimiz Monica :) Beren Saat ve diğer Türk oyuncular özellikle kötü görünüyorlar. Beren’in kötü performansını görünce,  “Fatmagül’ün suçu bu muydu?” demek geliyor insanın aklına. Yılmaz Erdoğan ise Türk sinemasını başyapıtı “Bir zamanlar Anadolu’da” filmindeki başarılı ve çarpıcı oyunculuğunu bu filmde de sürdürüyor. Yan rollerdeki kadınları görünce, keşke Erdoğan “eşini-dostunu film de oynatmak” misali cast çalışmalarına girmeseymiş, diyor insan.
Gergedan Mevsimi - Rhino Season
Gergedan Mevsimi


Şairin Gözüyle Yaşamı Perdeye Taşımak


Bir şairin sürgünü anlatınca tabi ki, şairin şiirleri dış ses - voice over olarak kullanmak zaruridir ama seçilen şiirler, filmde şiirimsi olarak kalıyor. Şiir okumaları, hikâyenin bir üst katmanı olarak soyutlama yaratmıyor, daha çok hikâyenin akışına destek olarak müzik gibi sahnelerin içine nüfus ediyor.

Gökten yağan kaplumbağalar, arabanın içine kafasını sokan at, çöl olmuş otobanda şairin arabasıyla çarptığı gergedanlar… Yönetmenin eski filmlerine yaptığı bu çarpıcı göndermeler, maalesef yönetmenin diğer filmlerini izlemeyen seyirciler için bir sembol dahi ifade etmiyor.

İki kişilik görüntü yönetmenliğinde, Türk sinemasının son yıllardaki usta görüntü yönetmeni Gökhan Tiryaki’nin başarılı tekniği bu filmde de devam ediyor ama genel izlenim olarak filmin görselleşmesi sanki Nuri Bilge Ceylan “Üç Maymun” filmini anımsatıyor. Çok başarılı olan kadraj ve ışık düzenlemesi, bir süre sonra çok tekrarlanan alan derinliğine dayalı flu-net sarkacı ve fast-slow film pozlamalarıyla şiirsellik hedefinden uzaklaşıp izlenimi dağıtıyor.

Gergedan Mevsimi - Rhino Season
Gergedan Mevsimi - Rhino Season

Başına çuval geçirilerek kocasıyla görüşebilen kadının, yine başında çuval geçirilerek iki kere tecavüze uğraması dramatik olarak en etkileyici sahnelerden biri. Sırtında yükü olan kabuğuyla sırtüstü yerde yatan kaplumbağanın kendi başına ayakları üzerine dönmesi çok etkileyici bir ümit metaforu olmuş. Hüzünlü şairin, yıllar sonra kendi şiirinden bir dizeyi ayrı kaldığı karısının ellerinden sırtına dövme olarak işletmesi, şairin yaşadığını şairane keskinlikte anlatan bir yönetmenlik başarısı olarak akıllarda iz bırakacak. Yönetmenin önceki filmlerinde her türden haksızlığa karşı ümit aşılayan anlatımı, bu filmle simgesel bir iradeyi işaret ediyor.

Tersi bir örnek olarak, benim açıkçası daha önce görmediğim bir hikayeleme filmde yer alıyor. Şair baba, büyük bir ihtimalle öz kızı olan eskort kadınla nazlana nazlana cinsel birliktelik yaşıyor. Sabah uyandığında kızın sırtında annesi tarafından işlenmiş kendi şiirlerinden dizler görünce kendini kaybediyor. Açıkçası senaryoda yenilik arayan izleyicilere bu sahneyi müjdeleyebilirim. :)

Monica Bellucci


Gelelim Monica Bellucci’ye… Bizim Monica, 50 yaşına gelmesi sebebiyle seksiliğinden çok şey kaybetmiş ama zarafet hala devam ediyor. Belluci’nin gözleri şair Edip’in dediği gibi “ Bana gözleri getirin, gözleri…” Bir başka Bellucci yorumunu Ekşi Sözlük’ten alıntılıyorum  “TDK – Türk Dil Kurumu sözlüğünde “Kadın” kelimesinin karşısına resmi konulması gereken canlı insansı varlık.” :))

Monica Belluci
Monica Belluci 


Beyazperdede Üç Beyaz’lar… 


Belluci’ini rol aldığı, İranlı Kürt bir yönetmenin senaryosundan, BKM ortak prodüksiyonuyla çekilen, filmin dünya dağıtımını Martin Scorsese’si üstlenmiş. Dünyamız ne kadar ufak! Bir filmde sosyolojik bakmak; sinema izlenimi kısıtlar ama kısaca değinmek gerekir ise: Bellucci, İran kökenli bir ailenin beyaz İtalyan kadını; Erdoğan, başarılı mizahçı olmasının yanında prodüktör-oyuncu beyaz Kürk; Ghobadi ülkesi İran’dan sürülmüş beyaz Kürt yönetmen; kısaca beyazperdede 3 beyaz’lar… 

Gergedan Mevsimi, bildiğimiz ve sevdiğimiz bir hikâye olarak, melodramı ve simgeseli harmanlayan etkileyici ve güzel bir film…

Ahmet Usta