google-site-verification: google7dbf1f4d96c506c2.html Sosyal Medya Macerası: Sosyal Ağlar, Sinema, İnternet, Sağlık
Dijital göçebeler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Dijital göçebeler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Ekim 2012

Dijital Doğanlar: Reader (Okuyucu) Değil, Scanner (Tarayıcı) Kuşak!



Yaklaşık 7-8 yıldır yoğun olarak Google’lıyoruz. Artık dilimizde Google’lamak diye bir fiilimsi var, keyifle kullanıyoruz. “Google’a sorma, bana sor” tişörtlerini giyiyoruz. Bizler, daha çok analog teknolojiden gelenler; peki ya direk olarak dijital dünyanın içinde doğanlar neler yaşıyor, yaşayacak.  Evet, çok kısa sürede bir çoklarımız için kağıt ve kalem analog sınıflandırmasına girdi, nostalji oldu. Yaşamlarımız, mobilite hızımıza yetişemez oldu.

Sosyal medya ile iletişim biçimlerimiz ve içeriklerimiz hızla evrim geçiriyor. Twitter, 140 karakter ile iletişimi sınırladı ve yeniden biçimlendirdi. Youtube’da ortalama video izleme süresi 1,5 dakikaya düştü. Facebook’da bir durum iletisinin etkin olarak okunabilmesi için 3 satırı geçmemesi gerekiyor. Okuyarak anlama gittikçe etkisizleşiyor, izleyerek anlama etkinleşiyor. Yazılı kültür sanki son süreçlerini yaşıyor, görselliğe dayalı kısa ve basit ve gündelik bir dil oluşuyor, daha da oluşacak…

 
Dijital doğanlar; keyboard shortcuts, proxy, setup, defult ayarlarını öğrenmeyecekler, zaten görüyor ve hareketi izleyerek kavrıyorlar. Temel dijital teknoloji kullanımlarını öğrenmek, dijital doğanlar için tuvalet adabını öğrenmekle beraber başlıyor. Bugünler; sütten kesilme sonrasında, likit ekrana dokunma, arkasından ilk kelimeleri söyleme, akabinde akıllı telefondan Pepe’yi izleyip, devamında Pepe şarkılarından anlamlı ilk cümleleri mırıldanma biçiminde ilerliyor. Dijital doğanlar, yaşam habitatlarındaki izlenimlerini scanner (tarayıcı) olarak deneyimleyip öğreniyorlar.

Dijital doğanlar; reader değil, scanner olacaklar ve bu öngörü neredeyse bilimsel kesinlik kazandı. Yaşanan mobilite ve hız karşısında okuyucu/reader olmayı istemek statik ve retro bir hal olarak kalıyor. Üretim tekniklerinin getirdiği yeni tekno koşulların içinde dijital doğalar; hızlı olmaya muktedir, “göz gezdirmeye” yatkınlar. Dijital göçebelerin “okumaya çalışma” alışkanlığı karşısında dijital doğanlar; gözden geçirmeyi yani scanner (tarayıcı) olmak refleksini kullanıyor, kullanacaklar. Dijital doğanlar, “bildiklerini okuyor” olacaklar.


Elbette tekno gelişmelerin güzel yanları olacaktır. Her değişim, iyi ve kötünün ötesinde olasılıkları potansiyel olarak yaratır. Yeni kuşaklar, eski kuşakların büyüklerinden gördüğü çoğu fizik ve kamusal baskıları yaşamayacaklar. Görsel hareketin ve hızın, dijital doğanların gündelik yaşamında dominant olması;  gerçeklerimizi daha doğru değerlendirmemizi sağlayabilir. Off-line ve on-line dünya arasında kurulacak pratik ağlar; dijital kuşakları, politik-ekonominin aktörleri arasında etkin kılabilir.

Her kuşak, gelecek için ümittir.

Ahmet Usta

13 Eylül 2012

Dijital Göçebeler ve Dijital Yerliler


X ve Y kuşağı


Her kuşağın önceki ve sonrası ile yaşadığı kuşak çatışması, kuşaklara dair isimlendirmelerde de kendini gösteriyor. X kuşağı, diye adlandırılan kuşak 70’li ve 80’li yıllarında doğmuş olanları içine alıyordu.  X kuşağı, soğuk savaşın son dönemleri kabul edilen politik-ekonominin içinde analog iletişim araçlarının sahip olduğu son teknolojilerle büyüdüler. Y kuşağı ise, 90’lı yıllar ve milenyum kuşağı diyebileceğimiz 2000’li yıllarda doğmuş, dijital ve mobil teknolojilerle “çocuk oyuncağı” misali ilişki kurabilmiş bir kuşağı ifade ediyor.

X kuşağına yapılan diğer bir adlandırma dijital göçebeler iken, Y kuşağına ise dijital yerliler deniliyor. İletişim araç ve ortamları geliştikçe kavram kargaşası çeşitlenerek artıyor, günümüz aydın oluyor. Bu bilgi ve deneyim farklılığı daha çok X kuşağı yani dijital göçebeler için hayatı daha da zor ve hızlı kılıyor. Dijital göçebeler analog iletişim olanaklarını özlemle ararken, yeni kuşak değişim ve tekno-gelişmenin hızından rahatsız olmadan etkileşimine devam ediyor.


Bir de,  Baby Boomers diye anılan kuşakların şahı olan “68 kuşağı” ve temsilcileri var. Doğum tarihleri 50’lı ve 60’lı yıllar olan bu kuşaktan dijital dünyaya adapte olup, iş ve özel yaşamında başarıyla kullanan insanlar bulunuyor. 68 kuşağının, dijital dünyaya uyum göstermedeki isteklerini varoluşçu dünya görüşlerinin bitmeyen yaşam enerjisine bağlayabiliriz.

X kuşağı ya da Dijital göçebeler; Aynı semtteki sevgiliye posta yoluyla mektup göndermeyi, ankesörlü telefondan şehirlerarası randevulu aramayı, popüler Amerikan filmlerini izlemek için beklenen sinema önü kuyruklarını, ABD Başkanı Ronald Reagan’nın aynı zamanda eski bir sinema aktörü olduğunu, devlet televizyonu TRT’de Adile Naşit’in sunduğu “Uykudan önce” isimli çocuk programını; biliyor.

Y kuşağı yada Dijital yerliler (dijital doğanlar) ise; daha sevgilisi dahi olmayan karşı cinse günde en az 13 mesaj atmayı, Skype’den görüntülü ucuz ülkelerarası online görüşme yapmayı, Marvel Comics hero filmlerini yurtdışı vizyon tarihiyle aynı anda altyazılı olarak internetten izlemeyi, ABD Başkanı Barack Obama’yı resmi Twitter hesabından takip etmeyi, yerli çocuk çizgi film kahramanımız Pepe’nin şarkılarından oluşan açık hava konserine katılmayı; biliyor.


Sanırım, Z kuşağı, dünya genelinde 2023 yılına kadar oluşmuş olacaktır. Ve bizlerde, Cumhuriyetimizin 100. yılında bu kuşağın temsilcileriyle birlikte beklenen refah devletine siber-uzay mekanında kavuşmuş olacağız! İnşallah…

Teknoloji değişiyor, tarih ilerliyor, biz yaşıyoruz.
Ahmet Usta