Yaşadığımız offline veya online sistem, bizi gittikçe sarmalıyor. Dijital doğanların, tekno-mobil hayat ile daha bütünleşik olmaları; onları daha vandal kimliklere sokabiliyor. Kamusal olma, her yerde görünme isteklerimiz, belki de tek bir kimlik dahi oluşturamamamızın sonucunda ortaya çıkıyor. Sosyal medya dünyasındaki iletişim; kamusal öfkelerimizden boşalırcasına trend tabiriyle ezikleme-atarlama biçimlerinde kendini gösteriyor. Sokağın kalabalığı içerisinde yitip giden “delikanlı”larımızın yerini, kampanyalar-promosyonlar-hediyeler peşinde sektörleşen ve giderek büyüyen “klavye delikanlıları” alıyor. Sosyal medya mecraları, parazitlerle dolu bir maceraya dönüşüyor.
Login Yaşayanlar
Dijital doğanlar, siber kültür içindeki oyun ve topluluklarda temsili
olarak değil, kişiliklerini motive ederek hareket ediyorlar. Şimdiki çocuklar
yani “harika çocuklar”, sanal dünyada eski kuşaklar gibi oyun oynamıyor, oyunu
yaşıyorlar, gerçeklikle bağlantılarını oyun içinde eritip, hiper-gerçekliği bedenleştirebiliyorlar.
Hiper-gerçekliğin, kişi ve kitlelerce kabul edilmesi 90’li yıllarda belli bir
entelektüel içgörü gerektirirken, dijital
doğanlar bu hali bilişsel olarak oyun içinde yaşıyorlar. Belki de sonuç: Game
Overdose
photographer-Philip Rebstock
Yeni kuşak, önceki kuşakların yaşadığı teknik-ekonomik ve estetik
zorlanmayı, dijital dünyada yaşamıyorlar. Gittikçe artan bir medya görseli
karmaşasında, “emek vermeden yemek” ya da
“tez yoldan parayı bulmak” halleri, dijital doğanlar için “değiştirilmesi
teklif dahi edilemez” anayasa maddesi olmuş görünüyor. Sahip olunan dijital
kimlikler, çeşitli illegal seeding ya da trolleme çalışmalarıyla pazar
ekonomisine entegre ediliyor. Viral ve amorf stratejiler, kişi ve
toplulukların amaçlarına hizmet ediyor.
Gelecekte Sosyal Medya Dili
Tabi ki sosyal medya ile gelen yeni medya, yeni etkileşim biçimleriyle beraber önemli değişimler
getirecektir. 140 karakterle twit atarak kendini ifade etmek; yeni bir dil
anlayışını, haber hatta şiir üslubunu oluşturabilir.Video izleme süresinin gittikçe kısalması, didaktik ve tekrarlayıcı
rutin görsel içeriklerin elenmesini sağlayabilir, görseli daha efektif
kılabilir. Durum güncellemelerinin 3 satırı geçmemesi, hal ve gidişat hakkında daha nesnel bilgi
verebilir. Her değişim, tabi ki
fırsatları ve kullanım handikaplarını beraberinde getirecektir.
Oyuncular: Murat Akkoyunlu, Şevket Çoruh, İlker Ayrık,
Timur Acar, Doğa Aziz
Çakallarla dans 2 - Hastasıyız dede - Afiş
Hapishaneye düşen dört kafadar, sıkıntılı günler yaşarlar. Kafadarlar, hapishanede tıbbı denek
olmaları karşılığında şartlı tahliyeden yararlanıp, tekrar dışarı çıkarlar.Kahramanlarımızın amaçları, artık
çakallık yapmadan temiz yollarla hayatlarını sürdürmektir ama yaşadıkları
karşısında tekrar yılgınlığa düşüp, eylem kararı alırlar.
İlk filmin vizyonda ve sonrasında internet üzerinde büyük
ilgi görmesi üzerine ikincisi çekilen Çakallarla Dans 2: Hastasıyız dede, tipik
son dönem Türk komedi filmi. İlk filmin fan kitlesine güvenerek iyi gelir hedefleyen
film, popüler komedi filmlerinin bildik trüklerini kullanıyor.
Mahalle kahramanlarımız, yılgınlıkla isyan bayrağını açıp
AVM'de eylem yapmaya, halkı "Tüketmeyin, tükenmeyin" söylemine
çekmeyi amaçlıyorlar, fakat yapılan planlar beklenmedik yerlere gidiyor.
Tabi ki bir dilin
zenginliği olarak argo, karakter sloganları ve oyuncuların doğaçlaması filmi
komik kılıyorfakat genel aksiyon olarak ortada “durum
komedisi” yaratacak arızalar tam olarak gerçekleşmediği için filmin orta
bölümleri komediden uzaklaşırken, eğlenceli finali ile genel olarak keyifli bir
seyirlik sağlanıyor.
“Abiler! En sevdiğim balık
Flipper”
Del Piyero'nun "Abiler!
En sevdiğim balık Flipper” diyerek polislerden medet umması yada kimliksiz kimliklerimize
gönderme yapan “Ne biçim adam lan bu!
Türkçe bile küfür edemiyor” gibi incelemeler anlık kahkahalara neden
oluyor.
Del Piyero Hikmet (Murat Akkoyunlu) ve Muhasebeci Servet
(İlker Ayrık) sahnelerinin gerektirdiği gaglarda ve doğaçlamada çok iyi
performans sergileyip coşuyorlar. Öte yandan gerek drama filmlerinde gerek ise
bu filmde komedi performansı ile kayınço Gökhan (Şevket Çoruh) neredeyse klişe
bile olmayan bir oyunculuk sergiliyor.
Başrollerde
sosyal medya / twitter var…
Sosyal medya / Twitter
filmin sonlarında sahne alıyor. Twitter, eksen karakter olarak filme girip kafadarların
eylemlerinin amacından sapmasına ve yeni bir tezgâhın kurbanı olmalarına viral
olarak etki ediyor.
Cezaevindeki Akıl babası yada yaşam felsefecisi Tayyar abinin isminin atfen Tayler Dördin
olması ve filmin temel aksiyonu “AVM tüketime hayır!” şakası gerçekten hoş.
Filmin sonunda Tayyar abinin asıl sistem
mühendisleri kadrosundan olması ve “sistemi eleştirirken onun neferi olma” klişesi,
filmin asli olarak hiçbir şeyi ciddiye almadığının başarılı bir anlatımı.
Yönetmen Murat Şeker’in
sinemacı olarak, 70’li yılların Yeşilçam
komedi-dram üslubunu yaşatma çalışması bu filmde iyi sonuç vermemiş. Yönetmenin ilk çalışması “İki film
birden” filmi, komedi ile dram kaynaşması adına çok başarılı bir filmdi.
Filmdeki belden aşağı espriler
ve argo, bazen 10 numara 5 yıldız iken, bazen de “2012 yılında hala bunlara mı
gülüyoruz!” diye insanı şaşırtabiliyor. Filmin kapanış fragmanındaki çekim
hatalarının, filmin genelinden daha komik olması bir başka ilginçlik bence. Final
sahnesinde dört kafadarın yaşadıkları kumpas sonucu, karşı oldukları AVM'de animasyon
grubu olarak görev almaları ve fonda Barış Manço’nun unutulmaz “Arkadaşım Eşek”
şarkısı, sanırım filmin en akılda kalıcı sahnesi.
Çakallarla Dans
2, kaçırılmayacak bir film olmasa da, neşeli dakikalar geçirebileceğiniz bir Türk
filmi.
Pazarlama, arz
yaratma zanaatıdır.
Bu anlamda pazarlama sektörünün dinamikleri, internet ortamındaki pazarlama faaliyetleri
içinde geçerlidir. Pazarlama çalışmalarında adı sıkça geçen, 4P
kavramı online pazar ve niş ürünler içinde yol gösterici olacaktır.
Pazarlama Karması – 4P
Pazarlama
karmasının 4 öğesini basitçe tanımlayarak ilerleyebiliriz. 4P: product (ürün), price (fiyat), place (dağıtım), promotion (tutundurma) faaliyetleri olarak “pazarlama karması”nı oluşturur. Pazarlama
karması, Philip Kotler tarafından
kavramlaştırılan bir paradigma, tabi
ki gelişen pazarlar ve teknikler içinde yeni isim, şekil ve eylemlerle
melezleşerek gelişmekte ve değişmektedir. Karmanın online dünyadaki
karşılığı, ek tanımları ve eylemleri beraberinde getirmiştir.
Pazar Analizi
Niş
(niche) olan yada olduğu düşünülen ürünün dahil olduğu pazarın analizi yapılmak
zorundadır, tabi ki niş olabilme koşullarının belirlenmesi gerekiyor. Mesela battal boy kışlık elbise üzerinden niş
konumlandırma hedefleyebilirsiniz ama pazar analizi sonucunda piyasa doygunluğu
yüksek ise yada piyasanın mali hacmi online ticaret için
yetersiz kalıyorsa, niş eylem planını revize etmelisiniz. Niş pazarın, küçük
ama bakir bir alan olarak verimlilik içermesi şarttır.
Hedef pazarımızın
temel rakamlarını öğrenmeliyiz, tekstil pazarının alt dilimde bir niş pazar ise
hedefimiz, bu pazarın, kurumları, kişileri, ürün fiyatları, kullanıcı kitlesi
veri olarak elimizde olmalıdır.Temel kuralımız, rakipler ve fiyatlar ekseninde mali tabloların öğrenilmesi ve pazarın analitik olarak değerlendirilmesidir.
Bu anlamda ekonomik dalgalanmaları görebilmek için geçmiş 2 yıllık dönem incelenmelidir.
Yeni
ürünlerin ve dağıtım kanallarının satın alma davranışındaki etkileri,
e-ticaretin protokol ve verimliliği, iş ortaklığı ağları ve partner şirketler,
promosyon ağları, B2B oluşumları ve web
ağları, tedarik ve lojistik standartlar gibi başlıklarda niş pazar çember içine alınıp; mali, teknik ve online ortam içinde
değerlendirilmelidir. Böylece arz sürecinin öncesinde maliyet rakamlarımızı
belirginleştirmiş oluruz. Rakiplerin fiyat, kampanya, promosyon, iş ortaklığı
yapılarının analizi ve bu analiz sonucunda elde edilen veriler ile, markamızın fiyatını ve ürün konumlandırmasını belirleyebiliriz. Ayrıca niş ürün arzı yapacak şirket, online
ortamlarda tanıtım ve satış çalışmalarını teknik olarak önceden test etmelidir.
Pazar analizinin
bir diğer halkası ise, Türkiye’ye gelmemiş trend hizmet ve ürünleri olgunlaşma
sürecinde yakalamak için "yurt dışı pazar araştırması" yapmaktır. Yurt dışından eldeettiğiniz sonuçları yerli piyasa
beklentileri ile karşılaştırarak kendi markanız adına atılımlar yapmak, pazar
gücünüzü arttıracaktır.
Gedik Analizi
Tüm pazarlar, legal
ve illegal açıklar, gedikler üzerine kuruludur. Pazar gedikleri sektörlerin
gelişimi için fırsat ve hareket alanıdır. Sektörün açık alanlarının
belirlenmesi ve fırsata dönüştürülme potansiyeli niş pazarlar ve niş ürün
konumlandırma için en başarılı arz alanlardır.
Niş marka konumladırma - what is branding?
Arz sonrasında
karşılaşılacak rakip rekabet dirençlerine karşı güçlü tepkiler verebilmek için
“direnç eylem planları” hazırlamak markanız için şarttır. Hangi rakiple öncelikli pazar payı rekabetine girilmeli? Hangi güçlü rakip ile rekabet
unsuru başlangıçta sınırlı tutulmalı? gibi sorulara rakip analizi cevap
verecektir. Rakiplerin şimdiki şartlarda güçlü yanları kabul edilmeli, ürünümüzü arz ettikten sonra rakiplerin
agresif rekabet savunmalarına karşı online ve offline tedbirler ve eylemler
belirlemeliyiz. Rakiplerin güçlü altyapıları karşısında sizin, kendinizi "rekabet edemez" gördüğünüz alanlar var ise, bu alanları arz sürecinizin ilk
döneminde ertelemelisiniz. Rakibin
zayıf yada yoğunlaşmadığı hizmet / ürün çeşitlerine, niş alanlara kanalize olup
niş konumlandırmanızı bu alanlarda belirginleştirmelisiniz.
Rakip Analizi
Temel rakip analizi, başlıklarımız şunlar olmalıdır: Rakiplerin
ürün - hizmet kalitesi, dağıtım ağıları, ürün / hizmet güvenilirliği, e-ticaret
güvenliği, rakiplerin müşteri hizmetleri, hedef kitleye ait demografik
bilgiler ve CRM verileri ve diğer güncel bilgiler.
Swot
analizi, piyasaya arz hazırlığında olan bir firma için yapılacak bir çalışma
değildir. Niş konumlandırma için, swot analizi reverse edilerek rakipler üzerinden gerçekleştirilip,
rakiplerin güçlü ve zayıf yanları belirlenmelidir. Rakip analizi sonuçları; bizim,
rakiplerin ve pazarın eksiklerini bulup, onları fırsat indeksine çevirmemiz
için temel ihtiyacımızdır. Rakiplerin pazar içindeki payları, ciroları ve satış
rakamları değerleri ile kendi ürün fiyatımızı ve marka konumlandırmamızı doğru
şekilde yönetebiliriz. Rakipler üzerinden yapılacak temel bir maliye analizi,
vergi ve gider kalemleri sonucunda piyasadaki kar marjının belirlenmesini,
sizin hedef fiyat politikanızı ve en azından 1 yıllık ticari ön gürünüzü
belirginleştirir. Pazardan pay alma
hedefimizin, zaman çizelgesinde öngörülmesi mali amacımızı somutlaştırır.
Niş ürün & marka
Niş Pazar analizi,
alt pazar ve kitle sayısı olarak sınırlı olduğu için yönelim, bilgi ve hareket
kolaylığı sağlar.
Medya, yönlendiriciler, uzman kişiler, sektör temayülleri, WOM söylenti, satın alma tepkileri, sosyal medya paylaşımları size fikir verecektir. Rakiplerin, müşteri kitlesine karşı kullandığı iletişim dili, iletişim kanalları, sosyal
medya, destek hizmetleri ayrıca analiz edilmelidir.
Pazar hareketi,
kitle tutumları, kitlenin yıl içindeki satın alma hareketindeki dalgalanma ve
nicelikleri izlenmelidir. Müşteri
profillerinin analiz ile keskinleştirilmesi, müşterinin mevsimsel ve lokal
hareketleri, grup ve kişi beklentilerini öğrenmek; tanıtım faaliyetlerinizi optimize edecektir. Demografik ve psikolojik yapılanma olarak
kitlenin piyasadaki hizmetlere / ürünlere doygunluk derecesi, sizin niş ürün
arzınızın yeter miktarda talep görmesi için büyük önem taşır.
Yönetmen:
Sam Mendes Oyuncular: Daniel Craig,
Javier Bardem, Judi Dench, Naomie Harris
Filmin Konusu
İngiliz istihbarat servisi MI6 ciddi bir saldırıya uğrar ve kurumun
sistemi çökme noktasına gelir. James Bond ise son görevinden sonra kayıplara
karışmıştır. MI6’nın içine düştüğü zor durum ve bilgilerin çalınması karşısında
servis başkanı bayan M, Bond’u tekrar göreve çağırır. Bond, kendisi gibi eski
bir ajan olan tehlikeli Silva ile mücadele etmeye başlar.
Kod adı 007 olan ajan
James Bond, serinin 23. Filmiyle yeniden beyazperdede. İlk Bond filminden 50 yıl sonra gelen yeni filmde güçlü bir ekiple
karşı karşıyayız. Son James Bond’umuz Daniel
Craig, kötü adam Silva rolünde usta oyuncu Javier Bardem ve yönetmen olarak Amerikan Güzeli ile kendini kanıtlamış Sam Mendes.
Eski
saha ajanı Silva’nın kontrolden çıkıp, ekibiyle birlikte anti-ajan / hacker
olarak MI6’nın güvenlik sistemini çökertmesi ve devam eden saldırıları filmin
aksiyon çizgisini belirliyor. Son görevindeki başarısızlık sonucu saha görevinden alınan Bond hem
mesleğine dönmek, hem de itibarını tekrar kazanabilmek için kendisiyle, servisle
ve teröristlerle zorlu bir mücadeleye girişiyor.
skyfall poster
Yeni Bond hikâyesi,
önceki filmlerdeki gibi güncel dünya ve teknolojiyi gerçekliğini kısmen anlatıyor.
MI6’in Ajan kimliklerinin çalınan harddisk sonucu internette yayınlanması
karşısında çaresiz kalan servis, gizli servislerin soğuk savaş dönemindeki
gücünden çok uzak olduğu gerçeğini yansıtıyor. Diğer taraftan gelişen teknoloji sonrasında gizli servislerin
artık bilgi toplama değil, bilginin saklanmasından ve güvenliğinden sorumlu
olduğunun altı çiziliyor.
Filmde
geleneksel Bond filmlerinin aksiyon ve mantık hataları belli çizgide devam
ettiriliyor. Dünyanın en büyük gizli servislerinden
birinin “harddisk çalındı” gibi bir
durumla karşı karşıya kalması fazla çocuksu ve yapay kalıyor. Bond iki kere
ölümcül kaza yaşıyor ama nasıl kurtulduğunu bilmiyoruz, bir yanıyla bunları hikâyenin
masallaştırılması olarak da görebiliriz.
Tüm James Bond Aktörleri
İstanbul Sahneleri
Filimde
yer alan İstanbul sahneleri bence çok başarılı, son yıllarda genellikle B
sınıfı aksiyon filmlerindeki kullanılan Türkiye manzaralarına karşı Skyfall
daha iyi etkileyici. İstanbul sahnelerinin filmin girişinde
yer alması ve yüksek aksiyon içermesi biz Türk işleyiciler için daha heyecan
verici oluyor. Maalesef sahne sesleri olarak
Türkçe ve şehir hayatı kötü yansıtılmış ama filimin dünya genelinde vizyon
yaptığı düşünürse bunun dikkate alınmaması son derece doğal. Özellikle
yıllardır içinden geçtiğimiz kapalı çarşının üstünde, çatılarında gerçekleşen
motosikletli kovalamaca sahnelerinin anlatımı ve aksiyon dozu yönetmen
Menders’in ustalığını gösteriyor.
Filmin
çok beğenilen Skyfall isimli tema müziğini aşağıda Adele’den dinleyebilirsiniz.
Oyuncu Performansları
Son
Bond Daniel Craig ile ajanımız evrimleşerek daha rasyonel bir kimlik kazanmış,
Bond mitindeki “karşı konulamaz ajan” tiplemesi daha gerçeğe yakın betimleniyor.
Bu anlamda Craig’in başarılı bir oyunculuk sergilediği söylenebilir. No Country
for Old Men ve Biutiful’deki
rolleriyle hafızalara kazınan Javier Bardem, bu filmde de çok başarılı bir kötü
adam portesi çiziyor.Bardem,
Silva karakterinin öfkesini ve kıvrak zekâsının güçlü yüz ve beden ifadeleriyle
çok iyi anlatıyor ve filmi sürükleyici kılıyor. M rolünde seyircinin alıştığı üzere Judi Dench
rol alıyor, servis başkanının ikilem ve mantık sorgulamalarını vasat bir
oyunculukla sergiliyor.
Skyfall - poster 2
Seksi
Bond kadınları olarak ajan Eve rolünde Naomie Harris ve Severine rolünde Berenice
Marlohe rol alıyorlar.İki seksi Bond kızının, film içinde beden
gösterme dışında bir önemleri yok, Ursula Andress ve Claudine Auger
gibi eski Bond kızlarıyla karşılaştırıldığında, seksi ve çekici olamıyorlar.
Bond'un gece hayatı:)
Yönetmen Sam Mendes Farkı
Yönetmen
Mendes’ın ustalığının filmin senaryo açıklarını kapadığını söylebilirim.
Filmin içindeki ince detaylarda
karakterlerin ikilemlerini sahneleme noktasında Mendes üslup farkını ortaya koyuyor.
Birkaç yönetmen inceliğine değinmek gerekir ise: Giriş sahnesinde flu görüntü
ile kameraya yaklaşan ajan (gölge miti), klasik olmuş Bond jeneriğindeki grafik
ve diyagonal tasvirlerle kendiyle savaşan kahraman miti, Şangay gecesinde 007
ile terörist arasındaki kapışma sahnesindeki göz alıcı ışıklar ve hologramlarla
tekno-rezidans gerçekliği.
Detaylar ve Analiz
007
Bond, doğduğu ve ailesini kaybettiği terk edilmiş Skyfall kasabasına dönerek, çocukluğunun
travmatik gerçekliğiyle filimin sonunda yüzleşiyor.
Servisin yaptığı psikoloji testinde “çocukluktan
kalma kişilik bozukluğu” ile yaftalanan Bond, zaten hiç sevmediği Malikâneyi
ateşe verip, bayan M.’yi kurtarırken, geçmişle
olan travmasını iyileştiriyor.
Dijital
ajanların yükselişi, saha ajanlarının düşüşü filmin diğer anlatı teması,
yeni kuşak genç ajanların yada başkanın masa başı çalışması, Bond karakterinin
hem kişilik hem de meslek rekabetini vurguluyor. Dijital ajanlar ve teknolojinin çözümsüz kaldığı noktalarda devreye
giren yine Bond oluyor, bir telsiz/radio ve bıçak görevi tamamlamasına yetiyor.
Görevini kötüye
kullanmaktan yargılanan Bayan M.’nin şeffaflaşan dünyanın aslında matlaştığı,
renklerin değil matlığın olduğu yerde, gölgeye ihtiyaç olduğu, böyle bir dünyada kimsenin güvende olmadığı
söylemi “saha ajanları” dünyasını gerçekçi kılıyor.
007 James Bond film afişleri
FBI
görevlisi gerçek bir ajanın belirttiği gibi “Eğer bir ajan, James Bond gibi
davranırsan ömrü yarım günden fazla sürmez” ama Bond kahraman
olarak zekası, çekiciliği ve şansıyla perde daha çok boy gösterecek görünüyor. Sonuçta, Bond hayali bir kahraman!
Oyuncular: Monica Bellucci, Behrouz Vossoughi, Yılmaz Erdoğan, Caner Cindoruk, Beren Saat, Belçim Erdoğan Önsöz:Bu filme Monica Bellucci’ye karşı olan saplantılı hayranlığımdan dolayı koşa
koşa gittim. :)
Başrollerinde Monica Bellucci, Behrouz Vossoughi ve Yılmaz Erdoğan’ın oynadığı, yönetmenliğini
Bahman Ghobadi
yaptığı, Gergedan Mevsimi filmi, İranlı bir şairin trajik aşk hikâyesini anlatıyor.
Filmin Hikâyesi
Sahel
İran’da Şah döneminde genç bir şairdir. Mina ise, Sahel ile tutkulu bir aşk
yaşayan zengin aile kızıdır. Mina’nın şoförü, Mina’ya saplantı derecesinde âşıktır.
1979’da
gerçekleşen Humeyni Devrimiyle Sahel ve Mina’nın hayatı altüst olur. Şoför, devrim muhafızlarına katılarak, aşkına karşılık vermeyen Mina’nın ve Sahel’in hayatını
karartır.Politik şiir yazmakla
suçlanan şair 30 yıl, eşi ise yataklık etmek suçundan 10 yıl hapisle
cezalandırılır. İki sevgili cezaevinde kötü yıllar geçirir. Mina 10 yıl sonra serbest
kalır, kocasının öldüğü söylenir. İkiz
çocuğu ile tek başına kalan kadın İstanbul’a göç eder. Yıllar sonra Sahel’de
cezaevinden çıkar, bir şair olarak aşkının peşinden İstanbul’a gelir.
Bıçak Sırtı Anlatım
Film, anlatım biçimi olarak bıçak sırtı ilerliyor. Bir taraftan bildik bir aşk trajedisi ve çoğunlukla kötü oyuncu performansları, diğer taraftan şiirsel üslup ile görselleştirilen stilize simgelerin güzelliği. Film İran rejimini dönemindeki bir şairin gerçek yaşam öyküsünden esinlenmiş. Filmin yönetmeni Bahman Ghobadi, daha önce “Kaplumbağalar uçabilir”, “Sarhoş atlar zamanı” ve “Kimse İran kedilerinden bahsetmiyor” filmleriyle büyük beğeni toplayan Kürt asıllı İranlı yönetmen olarak tanınıyor. Önceki filmlerinde Ortadoğu’daki Kürt haklının gerçeklerini amatör oyuncularla belgesel yakın etkili bir dille anlatan yönetmen, yeni filminde simgesel bir anlatım kullanıyor. Hikâyenin temel yapısını çatışmalı aşk üçgeni oluşturuyor, aşkına karşılık bulamayan adamın sevdiği kadının hayatını zehir etmesi temel olay örgüsü.
Yönetmen, görsel metaforları ön plana çıkaran stilist çalışmasıyla sinema anlatım biçimini ve içeriğini değiştirmiş görünüyor. Yaşanan dönemin gerçekliğine dair yönetmenin önceki filmlerindeki muhalif ve belgesel unsurlar, bu filmde çok az yer alıyor. Melodramik hikâye ile metoforlarla örülmüş şairin serüveni sentezi, belli bir seyirci kitlesine sıkıcı gelebilir. Yönetmen, son filmiyle yeni arayışlara ve tekniklere yönelmiş. Sürgün de olan bir yönetmen-yapımcı olarak ticari kaygı ve ihtiyaç ile amatör oyuncular ve minimal anlatımdan vazgeçmiş olabilir. Her şey sinema için yapılıyor :)
Oyuncular Performansları
Şairin yaşlılık dönemini canlandıran oyuncu kapalı kutu olarak kalıyor. Tabi ki şair personası, diyalogları değil izlenimleri ön planda tutan bir anlatım gerektiriyor ama filmin şairi bir süre sonra duygularını ifade etmez hale geliyor.
Benim en büyük merakım: Monica Belluci gerçekten başarılı bir oyunculuk gösterebilecek mi? sorusunun cevabı olumsuz oluyor. Bellucci, çoğu filmindeki seksi kadın imajından kurtulmuş, makyajsız ve bakımsız görünse dahi, filmin içindeki aşk halleri ve iki tecavüz sahnesi ile yine buram buram seks ve kadın kokuyor. Monica, bildiğimiz Monica :) Beren Saat ve diğer Türk oyuncular özellikle kötü görünüyorlar. Beren’in kötü performansını görünce, “Fatmagül’ün suçu bu muydu?” demek geliyor insanın aklına. Yılmaz Erdoğan ise Türk sinemasını başyapıtı “Bir zamanlar Anadolu’da” filmindeki başarılı ve çarpıcı oyunculuğunu bu filmde de sürdürüyor. Yan rollerdeki kadınları görünce, keşke Erdoğan “eşini-dostunu film de oynatmak” misali cast çalışmalarına girmeseymiş, diyor insan.
Gergedan Mevsimi
Şairin Gözüyle Yaşamı Perdeye Taşımak
Bir şairin sürgünü anlatınca tabi ki, şairin şiirleri dış ses - voice over olarak kullanmak zaruridir ama seçilen şiirler, filmde şiirimsi olarak kalıyor. Şiir okumaları, hikâyenin bir üst katmanı olarak soyutlama yaratmıyor, daha çok hikâyenin akışına destek olarak müzik gibi sahnelerin içine nüfus ediyor.
Gökten yağan kaplumbağalar, arabanın içine kafasını sokan at, çöl olmuş otobanda şairin arabasıyla çarptığı gergedanlar… Yönetmenin eski filmlerine yaptığı bu çarpıcı göndermeler, maalesef yönetmenin diğer filmlerini izlemeyen seyirciler için bir sembol dahi ifade etmiyor.
İki kişilik görüntü yönetmenliğinde, Türk sinemasının son yıllardaki usta görüntü yönetmeni Gökhan Tiryaki’nin başarılı tekniği bu filmde de devam ediyor ama genel izlenim olarak filmin görselleşmesi sanki Nuri Bilge Ceylan “Üç Maymun” filmini anımsatıyor. Çok başarılı olan kadraj ve ışık düzenlemesi, bir süre sonra çok tekrarlanan alan derinliğine dayalı flu-net sarkacı ve fast-slow film pozlamalarıyla şiirsellik hedefinden uzaklaşıp izlenimi dağıtıyor.
Gergedan Mevsimi - Rhino Season
Başına çuval geçirilerek kocasıyla görüşebilen kadının, yine başında çuval geçirilerek iki kere tecavüze uğraması dramatik olarak en etkileyici sahnelerden biri. Sırtında yükü olan kabuğuyla sırtüstü yerde yatan kaplumbağanın kendi başına ayakları üzerine dönmesi çok etkileyici bir ümit metaforu olmuş. Hüzünlü şairin, yıllar sonra kendi şiirinden bir dizeyi ayrı kaldığı karısının ellerinden sırtına dövme olarak işletmesi, şairin yaşadığını şairane keskinlikte anlatan bir yönetmenlik başarısı olarak akıllarda iz bırakacak. Yönetmenin önceki filmlerinde her türden haksızlığa karşı ümit aşılayan anlatımı, bu filmle simgesel bir iradeyi işaret ediyor.
Tersi bir örnek olarak, benim açıkçası daha önce görmediğim bir hikayeleme filmde yer alıyor. Şair baba, büyük bir ihtimalle öz kızı olan eskort kadınla nazlana nazlana cinsel birliktelik yaşıyor. Sabah uyandığında kızın sırtında annesi tarafından işlenmiş kendi şiirlerinden dizler görünce kendini kaybediyor. Açıkçası senaryoda yenilik arayan izleyicilere bu sahneyi müjdeleyebilirim. :)
Monica Bellucci
Gelelim Monica Bellucci’ye… Bizim Monica, 50 yaşına gelmesi sebebiyle seksiliğinden çok şey kaybetmiş ama zarafet hala devam ediyor. Belluci’nin gözleri şair Edip’in dediği gibi “ Bana gözleri getirin, gözleri…” Bir başka Bellucci yorumunu Ekşi Sözlük’ten alıntılıyorum “TDK – Türk Dil Kurumu sözlüğünde “Kadın” kelimesinin karşısına resmi konulması gereken canlı insansı varlık.” :))
Monica Belluci
Beyazperdede Üç Beyaz’lar…
Belluci’ini rol aldığı, İranlı Kürt bir yönetmenin senaryosundan, BKM ortak prodüksiyonuyla çekilen, filmin dünya dağıtımını Martin Scorsese’si üstlenmiş. Dünyamız ne kadar ufak! Bir filmde sosyolojik bakmak; sinema izlenimi kısıtlar ama kısaca değinmek gerekir ise: Bellucci, İran kökenli bir ailenin beyaz İtalyan kadını; Erdoğan, başarılı mizahçı olmasının yanında prodüktör-oyuncu beyaz Kürk; Ghobadi ülkesi İran’dan sürülmüş beyaz Kürt yönetmen; kısaca beyazperdede 3 beyaz’lar…
Gergedan Mevsimi, bildiğimiz ve sevdiğimiz bir hikâye olarak, melodramı ve simgeseli harmanlayan etkileyici ve güzel bir film…
W3C,
Web’in mucidi Tim Berners-Lee tarafından 1994 yılında kurulmuş bir
konsorsiyumdur. W3C’in temel görevi; web dünyasının ihtiyaç duyduğu standartları
düzenlemek ve bu standartlar için gerekli teknolojilerin ortak projeler içinde
oluşmasına önderlik etmektir.
W3C, web
standartlarının ana kaynağıdır. Html
işaretleme dili, W3C tarafından standartlaştırılmıştır. W3C; Microsoft, Apple, Adobe gibi büyük firmalarla konsorsiyum
oluşturulmuştur ve teknoloji geliştirme
çalışmalarında güvenilir çözüm ortağıdır. W3C’in geliştirmeye devam ettiği teknolojiler
ise RDF, SPARQL ve OWL’dir.
W3C, Semantik
Web projeleriyle şimdiki etiketleme işaretlerini de sorgulayan yeni
standartların geliştirilmesini öngörmektedir. Kuruluş, on-line dünyanın gelişim
sürecinde standardizasyon olarak, Xhtml işaretlemesini de ön koşul
göstermektedir. Xhtml, html işaretlemesinin statik etiketleme yapısını
geliştirip yeni işaretleme dillerine uyumlaştırmayı amaçlar. Semantik web, kısaca web 3.0 olarak
tanımlanmaktadır. W3C, daha güvenli ağlar ve sorgulanabilir web dünyası için
“Semantik Web” projelerini uygulamaktadır. Gelişimi devam eden semantik web
dünyasında RDF, SPAROL ve OWL gibi anlamsal sorulama yapabilen dil ve
programlamalar kullanılmaktadır.
Semantik web, ortamında RDF, var olan ve olacak web ortamı
sunucu ve kullanıcı bilgilerini veri olarak anlamlı sorgulamalarla yeniden
değerlendirip, birbirleriyle bağlantılı hale getirecektir. SQL veri tabanı ve html
işaretlemeleri arasında uyumsuzluklar yeniden düzenlenip, bilgisayar tarafından
kullanıcı için otomasyon kolaylığı getirilecektir. Web semantiğin oluşturduğu
küresel bazlı veri tabanında tek dile dönüştürülmüş verileri, SPARQL sorgu dili değerlendirecektir.
OWL,
ise web semantik dünyasının yeni temel dil yapısı olarak RDF ile oluşturulmuş
ve SPARQL ile sorgulanmış verilerin, bilgisayar ve ağlar üzerinde
değerlendirmesini yapacaktır. OWL kullanımıyla
birlikte anlamsal sorgulama yapan makine, insan yapay zekâsını örneklem alacaktır.
Hedeflenen algoritma sonucunda arama motorları şimdiki gibi kelime bazlı değil,
cümle bütünlüğü ve anlam karşılaştırması olarak hizmet verecektir.
Linked Data
W3C,
semantik web için Linked Data kavramını kullanmaktadır. Linked Data, web ağı
içerisinde her bir bilgiyi belli bir anlama sahip olacak şekilde modelleyerek,
bu bilgilerin birbirleriyle ilişkilendirilmesi ve akıllı veri tabanlarının
oluşumu hedeflemektedir.
DBpedia projesi
Projenin
temel uygulama alanı olarak DBpedia projesi kullanılmaktadır. DBpedia, on-line
ansiklopedi Wikipedia’daki metinsel bilgilerin semantik algoritmayla RDF
bilgilerine dönüştürülüp, yeni anlamsal sorgulama lisanı SPARQL ile sorgulanmasını
sağlamaktadır. Şuan itibariyle Wikipedia’daki bilgilerin büyük kısmı Linked Data
kavramı içinde anlamsal bağlar kurularak sorgulanabilmektedir. DBpedia, yakın
gelecekte tüm web ortamının kaynağı olacak anlamsal veri sorgulamanın ilk
gelişmiş modeli olarak kullanılmaktadır.
W3C’un farklı sektörlerde proje çalışmaları bulunmaktadır. Kuruluşun geliştirdiği projeler hala
e-devlet, ulusal güvenlik ve uzaktan
sağlık hizmetleri gibi alanlarda kullanılmaktadır.
Yönetmen: Lana ve Andy
Wachowski, Tom Tykwer Roman: David Mitchell
Oyuncular: Tom Hanks,
Halle Berry, Hugh Grant, Hugo Weaving, Jim Sturgess
İMBD notu: 8.3 - 12,425 kişi üzerinden Kasım
2012 Süre: 164 dk
Wachowski kardeşler ve
Tykwer’in birlikte yönettiği David Mitchell’in aynı adlı romanından uyarlanan
“Bulut Atlası” filmi, 19. Yüzyıldan 23. Yüzyıla iç içe geçen altı hikâyeyi
anlatıyor. Filmdeki altı farklı hikâye, paralel
kurguyla hızlı bir tempoyla anlatılırken hikâyelerin ortak noktalarının
gelişimiyle farklı zaman ve mekândaki insanlar tek bir hikâyede birleşiyor.
Bulut Atlası'nın Konusu
1850 yılında Pasifik Okyanusu’dan evine
dönmek isteyen avukat Adam Ewing ve
kaçak kölenin ilişkisi… 1930’lu yıllarda yeteneklerini kanıtlamak isteyen
bir bestekâr olan Frobisher’in elinde
Ewing’in yarım kalan günlüğü… Rey isimli muhalif siyahi kadın gazetecinin
Reagan dönemindeki hayatı… Alacaklılarından canını kurtarmak için mücadele
veren yayınevi sahibi Cavendish... Yakın geleceğin Yeni Seul’un de kendisini
var eden sisteme isyan eden android
garson Sonmi~451…23. yüzyılda medeniyetin çöküp ilkel kabilelerin saldırılarına karşı mücadele eden Zachry…
İyi ve Kötüden Önce
Bulut Atlası filminin ilk
30 dakikası hızlı bir tempo içinde hikâyelerin sunumlarıyla geçiyor. Filmin
giriş bölümündeki çarpıcı anlatım, seyircide büyük bir merak ve heyecan
yaratıyor. Fakat filmin ilk bir saatinden
sonra geçmiş ve gelecek hikâyeleri arasında bağlantı ve izler kaybolmaya
başlıyor ve seyirci gözüyle takibi zorlaşıyor.Seyircide, kim kimdi?Bu neden
oldu? benzeri sorular oluşuyor. Yönetmenler, anlatım aracı olarak böyle bir
üslup kullanmak istemişler. Film, her
şeyden önce dikkat istiyor.
Bulut Atlası afiş
Filmin
ana cümlesi olarak her şeyin birbiriyle bağlantılı olması sebebiyle hikâyelerdeki
karakterlerin ve reel zamanın, filmin ikinci yarısında bir önemi kalmıyor.
Film, ilerledikçe insanoğlunun sorunları aynı olduğu için hikâyeler tek bir
noktada birleşiyor. Filmdeki karakterler,
efendi-köle / şirketler-işgören / kadın-erkek / aşk-ayrılık durumlarındaki
çatışmalarıyla isyan ediyorlar. Hikâyelerdeki çatışmayla gelen isyan sonucunda “tüm dünyalarımız, tek bir bulut kümesinde”
toplanıyor. Ve film bunu 3 yakın bir sürede anlatmaya çalışıyor.
Yetmez ama Evet
Yönetmen
Wachowski kardeşlerin “devrim olmasa da bir şeyler yapmalı” sinema söylemenin
Matrix ve V for Vendetta ile kıyaslandığında gerilediğini söylemek mümkün.Tykwer ise, daha çok aksiyon
sahnelerindeki mizah ve kurgu anlayışıyla başarılı oluyor. Filmin oyunculuk performansları çok başarılı değil. Abartılı ve
yoğun makyajın yanı sıra karikatürize edilmiş karakterler, sanki bir animasyon
filmi izlenimi veriyor. Oyuncuların değişik hikâyelerde iyi ve kötü diye
ayırılması, hatta cinsiyet değiştirmesi; bilinçli bir karar olarak oyuncuları
önemsizleştirip, ana hikâye eksenini öne çıkarıyor fakat senaryonun savrulmasına
engel olamıyor
Bulut Atlas’ı
“İnsanın Var Olmak Savaşı” anlatımında başyapıt olmasa da görülmesi gereken
önemli bir film.
Detaylar ve Döngüler
Bulut
Atlası'nın temel hikâye metni: “Geçmiş, şimdi, gelecek, her şey birbiriyle bağlantılıdır”
diyor. Film ana tema olarak, reel zaman kavramını devre
dışı bırakıp soyutlama olarak tek zaman içinde bağlantı içeren eylemleri
anlatıyor. Ölçülebilen zamanın devre
dışı kalmasıyla, tüm insan eylemlerinin zamandan bağımsız olarak birbirleriyle
bağlantılı olması, akla hemen reenkarnasyon ve kuantum fiziği hakkındaki genel
kabulleri getiriyor.
Fakat
film, bu kadar iddialı bir söylemi anlatım olarak çoğunlukla karşılamıyor. Öncelikle,
reenkarnasyon ve kuantum fiziğinin yanlış anlaşılmaya müsait metin ve
pratiklerine senaryoda da rastlamak mümkün. Hikâyeleri
genelleştirmek için kullanılan hamaset ve abartılı anlatım ile film inandırıcılıktan
uzaklaşıp belli bir noktadan sonra fantazyaya dönüşüyor. Belki de, hızlı tempo ve paralel kurguya dayalı anlatım, izleyici
neden-sonuç ilişkisinden çıkarmak istiyor. Film, belli bir yerden sonra “ben yaptım oldu,
eğlenceli değil mi “ tadı veriyor.
Diyalektiğin,
taklalar attırılarak senaryoya sokulması ama diyalektiğin nerdeyse eylemlerde
olmaması güzel kafa karışıklığı yaratıyor. Filmde “Lost” dizinin fenomenal
yansıması açıkça görülüyor. Birden çok hikâye, farklı
zamanlarda ve farklı mekânlarda birbirlerini zamandan ve fizikten bağımsız
etkiliyor. Bu bakış açısı şimdilik, büyük oranda bilimsel olmayan bir dünya
gerçekliğinin geldiği son nokta.Film, bildik sonlarla tamalanıyor, kafadaki
kırk tilki nedense tek bir kürkçüye gidiyor.
Sisteme
isyan eden android garson Sonmi~451 neden “seçilmiş kişi” olduğunu bilmiyor,
daha doğrusu aydınlanma olarak seçilmiş kişi olmasını gerektiren bir
nedensellik taşımıyor. Hikâye paralel evrenler içinde
nedensellik değil, rastlantının
gerçekliğini vurgulamak istiyor ama çoğunlukla kopuk kalıyor.
Oyunculuk
performansı açısından ise, belli karakterlerin neredeyse klişe kaldığı, hatta
böyle tercih edildiği görülüyor. Oyuncular, hikayeler
arasında karakter ve cinsiyet olarak kulvar değiştiriyorlar. Diğer taraftan
derinlik ve belirsizlik içeren ilginç oyunculuklarda var. Çok abartılı ve detay makyajlar, gerek hikâyenin gerek ise oyuncuların
tanınmasını zorlaştırıyor. Makyaj çalışması o kadar garip ki, bazı
oyuncuları filmin sonundaki görsel açıklama kısmında tanıyabiliyorsunuz.
Oyuncular ve hikâye
arasında lineer değil döngüsel bir ilişki kurulmak istenmiş. İlişkilerin mekanik olmadığı ana tema
olunca bağlantı; bildik anlamda bağlantısızlığı da içine alıyor. Ve fakat ne
kadar başarılı olabilmiş? Üç saatlik bir süre içinde senaryonun
belirsizleştiği görülüyor. Anlatım
biçiminin, hakikatle dair sözler söyleyen karikatürize tiplerin elinde
popülerleşip, eğlenceye dönüştüğünü görüyoruz. Sonuçta eğlenmek mi istiyoruz, o
zaman film hedefine ulaşıyor. Eğlence anlamında, film sıfır sıkıntı :)
Lana
ve Andy Wachowski kardeşlerin The Matrix üçlemesiyle dünya sinema tarihindeki
büyük başarısı, Tom Tykwer’ın “Koş Lola koş” ve “Koku” gibi etkileyici filmleri,
sinemayı yakından takip eden kişilerin filmden beklentilerini yükseltmişti.
Senaryonun, David Mitchell’in çok beğenilen aynı adlı romanından uyarlanması merakı
arttırmıştı. Sanırım film, Mitchell’in romanını
severleri tatmin etmeyecektir ama yazar Mitchell’in senaryo yazımına dâhil
olmadığını belirtmek gerekiyor.
Filmin
çok ilginç bir yanı daha var: Wachowksi
kardeşlerden Larry’ın bu sene geçirdiği ameliyatla cinsiyet değiştirip kadın
olması. Larry artık Lana, böyle olunca artık ortada biraderler
kelimesi de kalmıyor.
Lana
ve Andy Wachowski
Oybirliği konsorsiyumu,
yeni Seul, öngörülüler, tüketiciler, işgörenler, doktor ve avukat, köle ve
efendi, kâhin ve ilkeller filmde yer yer çok etkileyici biçimde yansıtılıyor.
Filmdeki çok güzel kafa karışıklığı, izleyicilerin daha sonra bulma çözmelerine
imkân tanıyacak. Benim aklımda kalan birkaç bulmaca sorusu: Bayan android neden
aydınlandı, ajan Smith neden her yerde bir şekilde ajan? şirketokratlar kimlerden
oluşur? gelecek dünyasında insan, neden tıpkı Eto misali
bitmiş :))
Bence filme yakışmayan
final sahnesindeki “dede ile ninenin yıllardır bitmeyen aşkı” sahnesine de
ayrıca şaşırmak gerekiyor. Filmin final sahnesi insana “yine mi aynı tiyatro?”
duygusunu veriyor.
İçi boşaltılmış Bengi
Dönüş kavramı içinde, paralel evrenlerde insanoğlu akıyor da akıyor. Film, random başlayıp, default bitiyor :) Filmin en önemli
karakterinden Sonmi~451’indevamlı söylediği söz, filmin amacını
basit ama etkili bir şekilde ortaya koyuyor: “Rahimden mezara kadar birbirimize bağımlıyız.”