google-site-verification: google7dbf1f4d96c506c2.html Sosyal Medya Macerası: Sosyal Ağlar, Sinema, İnternet, Sağlık
anayasa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
anayasa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Haziran 2013

CMK: Gözaltındaki Şüphelinin Hakları!


Haklarını öğrenme hakkı, anayasal bir haktır. (Anayasa 40. madde)


CMK (Ceza Muhakemesi Kanunu)


Ceza Muhakemesi Kanunu, o ülkedeki siyasi rejimin niteliğini yansıtır.


Yakalanma ve Gözaltı


Yakalama; adli kontrol, tutuklama, ifade alma, beden muayenesi gibi, kişi özgürlüğünü kısıtlayan koruma tedbirlerindendir. Adli yakalamanın sonucu oluşan durum “gözaltı" dır.

Kişi özgürlüğünün hakim kararı olmaksızın sınırlandırılması demek olan yakalama, ancak zorunlu hallerde haklı görülebilir, bunun sebeple, geçici bir koruma tedbiridir. İlk gözaltı süresi, ek izin olmadan 24 saati geçemez.  

"Gözaltına alma" süresini uzatmak için, Cumhuriyet savcısıdan emir verilmesi gerekir. 24 saat içinde mahkemeye çıkarılan şüpheli hakkında hakim tutuklama kararı vermezse, yakalanan kimse serbest bırakılır.  (CMK 91)

Kolluk tarafından yakalanan kişiye, yakalama sebebinin söylenmesi gerekir. Bunun söylenmemesi, tazminat istemi hakkını doğurur. (CMK 141) Koşulları oluşmadan kelepçe takılması, hukuka aykırılık oluşturur.

Yakınlarına Haber Verme Hakkı


Yakalanan kişinin yakalanmış bulunduğunu ve gözaltına alındığınu, istediği kanuni yakınına "hemen" bildirme hakkı vardır. Kolluk güçleri, bildirimi "hemen" kanuni yakına ulaştırmak zorundadır.

İdari Yetkili: Cumhuriyet Savcılığı


Kolluk güçleri, yakalama sonrasında idari amiri olan Cumhuriyet Savcılığına, şüpheli kişiyi gözaltına alındığını "gecikmeksizin" bildirmek zorundadır. (CMK 95) Gözaltı aşamasında haber verme eylemi için “gecikmeksizin” ibaresi kullanılmıştır. Kolluğun, Cumhuriyet Savcılığı izni olmadan hareket etmesi yasal değildir.

Yakalanan kişi,
Cumhuriyet Savcılığına bildirilerek, yakalama anından itibaren "en geç 24 saat" içerisinde hakim önüne çıkarılır. (CMK 90-91) Bu toplu suçlarda, yine savcılık kararı ile 4 güne kadar uzatılabilinir. Yakalama ile başlayan süreler, kanunda belirtilen saati aşamaz. Bu süre dolunca, şüpheli derhal serbest bırakılır. (CMK 91)


 

Yasak Sorgu Halleri - İşkence

İfade verenin beyanı "özgür iradesine" dayanmalıdır. İfade vermeyi engelleyici "yasak sorgu hallerinin" olduğu durumlar (işkence) kanun dışıdır. (CMK 148)

Susma Hakkı


Susma Hakkı, bir haktır. Zorla ve avukatsız ifade alınamaz. (CMK 90) Cumhuriyet Savcısı'nın yazılı emri olmadan adli kolluğun ifade alması kanuna aykırıdır. İfade öncesinde Cumhuriyet savcısının "ifade al emri" şüpheliye gösterilmek zorundadır!

Kolluk güçleri tarafından, şüphe ve gözaltı konusunda şüpheliye bilgi verilmesi zorunludur.
 

Parmak İzi Alımı


Şüphelinin parmak izi ve fotoğrafı, Cumhuriyet Savcılığının yazılı emri ile alınabilir, bu emir yok ise kanun dışı işlemdir. 

Tazminat İsteme Hakkı


Anayasanın 19, AİHS'nin 5 ve CMK'un 141. maddelerindeki koşullarda, yakalanan kişinin devletten tazminat isteme hakkı vardır. Eğer yakalama ve gözaltı, hukuka aykırı biçimde olmuş ise, TCK gereği “kişi özgürlüğünü kısıtlama suçu”nu oluşturur ve tazminatı gerektirir.

Özet


Şüphelinin susma hakları vardır, kimlik bilgileri dışında hiçbir bilgiyi vermek zorunda değildir! Şüpheli, avukatı gelmeden hiçbir belgeyi imzalamak zorunda değildir! 

Şüphelinin parmak izi ve fotoğrafı Cumhuriyet Savcılığının yazılı emri ile alınabilir, bu emir yok ise hukuk ihlalidir. Parmak izi, gözaltındaki şüphelinin ‘fişlenmesi’ anlamına gelmektedir. Özellikle genç bireyin hukuk dışı parmak izi tespiti, hayatının her döneminde karşısına çıkacak olan polis kaydıdır.

Şüpheli, adli makamlar önüne çıkmadan ve gözaltı süresinde baroya başvurarak adli yardım alma hakkını kullanmalıdır. (CMK76-179) 

Gözaltı süresi yakalama anında başlar, kural olarak 24 saattir. 24 saat dolmuş ve gözaltı devam ediyor ise, hiçbir işlem yapmadan Cumhuriyet Savcısının "gözaltı süresini uzatma kararı" olup olmadığı sorgulanmalıdır. Yazılı uzatma kararı tebliğ edilmemiş ise, yakınları ve avukatı tarafından şüphelinin derhal salıverilmesi istenilmelidir. (CMK 91) 

Şüphelinin beyanlarına dayanmayan ve önceden hazırlanmış matbu evraklar, CMK aykırıdır. Bu tür evraklar, hiçbir şekilde imzalanmamalıdır!      

Ahmet Usta


15 Ocak 2013

5651 Sayılı İnternet Kanunu Ve Özgürlük


5651 Sayılı Kanun


5651 sayılı “İnternet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ve bu yayınlar yoluyla işlenen suçlarla mücadele edilmesi hakkında kanun”  AİHM tarafından, insan hakları ihlali olarak kabul edildi. 5651 sayılı kanun metnine aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.


5651 sayılı kanun kapsamında yapılan, internet erişimini engelleme faaliyetlerinde dayanak olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’ndaki ceza halleri temel alınmaktadır. 5651 sayılı kanun, erişim engelleme kararlarında idari organlara, “şüphe gerekçesiyle” hareket etme olanağı veriyor, kanunun bu tartışmalı yapısı dolayısıyla internet yayıncılığına uygulanabilecek müdahale alanı gittikçe genişliyor.

5651 sayılı İnternet Kanunundan alıntı metinler


MAD­DE 8 –  (2) “Eri­şi­min en­gel­len­me­si ka­ra­rı, so­ruş­tur­ma ev­re­sin­de hâ­kim, ko­vuş­tur­ma ev­re­sin­de ise mah­ke­me ta­ra­fın­dan ve­ri­lir.”

MAD­DE 8 - (10) “Eri­şi­min en­gel­len­me­si ka­ra­rı­nın ge­re­ği­ni ye­ri­ne ge­tir­me­yen yer ve­ya eri­şim sağ­la­yı­cı­la­rı­nın so­rum­lu­la­rı,  al­tı ay­dan iki yı­la ka­dar ha­pis ce­za­sı ile ce­za­lan­dı­rı­lır.”

MAD­DE 9 - (1) “İçe­rik ne­de­niy­le hak­la­rı ihlâl edil­di­ği­ni id­dia eden ki­şi, içe­rik ve yer sağ­la­yı­cı­sı­na baş­vu­ra­rak ken­di­si­ne iliş­kin içe­ri­ğin ya­yın­dan çı­ka­rıl­ma­sı­nı is­te­ye­bi­lir.”

MAD­DE 10 - (1) “Ka­nun­la ve­ri­len gö­rev­ler, ku­rum bün­ye­sin­de bu­lu­nan Baş­kan­lık­ça ye­ri­ne ge­ti­ri­lir. Baş­kan­lı­ğın bu Ka­nun kap­sa­mın­da­ki gö­rev ve yet­ki­le­ri şun­lar­dır:

a) in­ter­net or­ta­mın­da ya­pı­lan ve ka­nun kap­sa­mı­na gi­ren suç­la­rı oluş­tu­ran içe­ri­ğe sa­hip fa­ali­yet ve ya­yın­la­rı ön­le­me­ye yö­ne­lik ça­lış­ma­lar yap­mak,

b) İn­ter­net or­ta­mın­da ya­pı­lan ya­yın­la­rın içe­rik­le­ri­ni iz­le­ye­rek, bu Ka­nun kap­sa­mı­na gi­ren suç­la­rın iş­len­di­ği­nin tes­pi­ti ha­lin­de, bu ya­yın­la­ra eri­şi­min en­gel­len­me­si­ne yö­ne­lik ola­rak, ka­nun­da ön­gö­rü­len ge­rek­li ted­bir­le­ri al­mak.

c) İn­ter­net or­ta­mın­da ya­pı­lan ya­yın­la­rın içe­rik­le­ri­nin iz­len­me­si­nin han­gi se­vi­ye, za­man ve şe­kil­de ya­pı­la­ca­ğı­nı be­lir­le­mek.

e) İn­ter­net or­ta­mın­da her­ke­se açık çe­şit­li ser­vis­ler­de ya­pı­la­cak fil­tre­le­me, per­de­le­me ve iz­le­me esas­la­rı­na gö­re do­na­nım üre­til­me­si ve­ya ya­zı­lım ya­pıl­ma­sı­na iliş­kin as­ga­ri kri­ter­le­ri be­lir­le­mek.


İnternet ve Özgürlük - İnternet and Liberty




5661 Sayılı Kanuna Dair Genel Değerlendirme


Türkiye’de internet erişimi,  iddia edilen suç ihlali kesinleşmeden “şüpheli” tanımı altında engellenmekte ve filtrelenmektedir.

Eğer hukuki olarak teorik kuvvetler ayrılığı prensibinden uzaklaşılmış ise, ilgili kanun maddeleriyle idari kurumlar ki başta Başbakanlık, internet erişiminin engellemesi kapsamında keyfi ve sehven hareket edebilir.

İnternet erişimi, kişisel hak ve özgürlüklerimizin temeli olan ifade özgürlüğümüzün olmazsa olmaz bir parçası haline gelmiştir. Birleşmiş Milletler, 4 Haziran 2011 tarihinde internet erişimini, temel insan hakları faaliyetlerinden bir olarak tanımlamıştır. BM’in bu tanımlaması, taraf olan Türkiye Cumhuriyeti’ni de kapsadığı için ülkemizdeki internet erişim yasağı, uluslararası hukuk çerçevesinde insan hakları ihlali anlamına gelmektedir.

Diğer bir hukuki kriter ise, Avrupa Konseyi’nin 19 Nisan 2011’de aldığı karardır. bu karar çerçevesinde internet erişimi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne eklenmiştir. Avrupa Konseyi’nin kararı; bireylerin internet erişimini, her türlü devlet müdahalesine karşı hukuki olarak güvence altına almaktadır. Konseyin aldığı karar sonucunda, ülkemizde de uygulanmakta olan “internet erişim filitre uygulamaları” insan hakları ihlali anlamına gelmektedir.

Yakın dönemde ise, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 18 Aralık 2012’de görülen Ahmet Yıldırım/Türkiye davasında, Türkiye’de uygulanan 5651 sayılı kanunu ifade özgürlüğüne aykırı bulmuştur. AİHM’si, 5651 sayılı yasa ve uygulamalarının insan hakları ihlali olduğunu açıklamıştır.

“suç­la­rı oluş­tu­ran içe­ri­ğe sa­hip faaliyet ve yayınlar” tanımı ve suç olarak tanımlanan kimi alt başlıklar gerek uluslararası hukukta, gerek ise kamu ve özel hukukta hala tartışılan eylem ve fikirlerdir. Kimi ifade özgürlüğü faaliyetlerinin, kanun kapsamında ceza ve kamu hukuku ihlalleri olarak değerlendirilmesi diğer önemli sorunlardan biridir.

Kanun maddesinin, anayasaya aykırı ve tezat içeriği hemen göze çarpmaktadır. T.C. Anayasanın temeli olan, kişi temel hak ve özgürlüklerinin içerisinde bulunan ifade özgürlüğü ve haber alma hakkı, 5651 sayılı kanun ve uygulamalarına bakıldığında anayasaya aykırılık göstermektedir.


Ahmet Usta